Efendim rivayet ederler ki; Osmanlının son dönemlerinde Libya’da çarpışan süvarilerimize at gönderilmektedir. İmparatorluk perişandır, yoğun savaşlar nedeni ile tükenen ekonomi sonucu asker aç ve açıktır. Askerine yiyecek bulamayanların atlara hiç vereceği bir şey yoktur.
Ahırkapıdan askeri bir tekneye atlar doldurulur ve yola çıkılır, Marmara’ya açılır açılmaz atlar açlıktan ahşap küpeşteleri kemirmeye başlar, tayfalardan biri durumu komutana iletir, atların başındaki baş seyis çağrılır ve çözüm bulması istenir. Tecrübeli seyisin talimatı ile yem borusu çalınır. Yem borusunu duyan eğitimli atlar hemen yan yana gelerek tek sıra dizilir ve yem torbasının takılmasını bekler. Fakat nafile torbalar boş olduğu içinde gelmez. Bir süre sonra sıkılan atlar yine küpeşteyi kemirmeye başlar, yine yem borusu çalınarak atlar avutulur ve sürekli ayni sahne tekrarlanarak Libya’ya ulaşılır.