- "Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce kötü haberi söyleyeyim isterseniz. Hmm, maalesef yanlış bacağınızı kesmişiz. Çok üzgünüz. Ama iyi habere sevineceksiniz! Öteki bacağınız iyileşiyor."
24 Aralık 2012 Pazartesi
KÖTÜ HABER
- "Size bir iyi, bir de kötü haberim var. Önce kötü haberi söyleyeyim isterseniz. Hmm, maalesef yanlış bacağınızı kesmişiz. Çok üzgünüz. Ama iyi habere sevineceksiniz! Öteki bacağınız iyileşiyor."
KIRMIZI IŞIK
- “Yanımda yok, arkadaşın evinde içiyorduk, sanırım fazla kaçırdım, biraz sarhoşum orada unutmuş olmam lazım” demiş.
Polis hayretle kalakalmış. Kırmızı ışık, alkol, ehliyet ruhsat yok. Gitmiş komiserine durumu anlatmış. Komiser gelmiş adama ehliyet ruhsat sormuş, adam çıkartıp uzatmış hemen.Komiser şaşırmış tabii. Alkol metreyi çıkarıp üfletmiş, adamda zerre alkol yok. Şaşırarak;
-“Yav memur bana sizin alkollü olduğunuzu ve ehliyetinizin yanınızda olmadığını söyledi” demiş.
Bizim uyanık dönmüş komisere;
-“Biraz tartıştık komserim, bana kızdı galiba. Birazdan size kırmızı ışıkta geçtiğimi filan da söyleyebilir” demiş.
21 Kasım 2012 Çarşamba
Sevimli bir yaşlı hanım marketten 4 kutu kedi maması alır. Kasada ücretini ödeyecekken, kasiyer kız biraz alaycı bir bakışla;
- "Bunları size satamam. Son zamanlarda yaşlılar gelip, kedi maması diye alıp, kendileri yiyorlar. Kedinizin olduğunu kanıtlamalısınız!"der.
Yaşlı hanım evine gidip kedisi ile beraber geri gelir ve mamaları alır. Ertesi gün aynı yaşlı hanım 3 kutu köpek maması almak ister.
-"Mağaza yöneticileri, köpek için aldığınızı kanıtlamanız gerektiğini söylüyorlar’’ der kasiyer kız.
Yaşlı bayan yine evine kadar gidip köpeği ile geri gelir ve mamaları alır.Daha ertesi gün yaşlı bayan elinde kapağında bir delik olan bir kutu ile gelir markete, kasiyere delikten parmağını sokmasını söyler. Kasiyer kız yılan, böcek falan vardır diye çekinir.
-"Yok, yok ‘’ der yaşlı bayan, ‘’size zarar verecek bir şey yok’’ diye söylenir.
Kız deliğe parmağını sokar, çıkartır;
-"Ayyyy! Bu b.k !" diye bağırır.
-"Evet " der sevimli bir gülümsemeyle yaşlı hanım. "üç rulo tuvalet kağıdı rica edecektim de"
- "Bunları size satamam. Son zamanlarda yaşlılar gelip, kedi maması diye alıp, kendileri yiyorlar. Kedinizin olduğunu kanıtlamalısınız!"der.
Yaşlı hanım evine gidip kedisi ile beraber geri gelir ve mamaları alır. Ertesi gün aynı yaşlı hanım 3 kutu köpek maması almak ister.
-"Mağaza yöneticileri, köpek için aldığınızı kanıtlamanız gerektiğini söylüyorlar’’ der kasiyer kız.
Yaşlı bayan yine evine kadar gidip köpeği ile geri gelir ve mamaları alır.Daha ertesi gün yaşlı bayan elinde kapağında bir delik olan bir kutu ile gelir markete, kasiyere delikten parmağını sokmasını söyler. Kasiyer kız yılan, böcek falan vardır diye çekinir.
-"Yok, yok ‘’ der yaşlı bayan, ‘’size zarar verecek bir şey yok’’ diye söylenir.
Kız deliğe parmağını sokar, çıkartır;
-"Ayyyy! Bu b.k !" diye bağırır.
-"Evet " der sevimli bir gülümsemeyle yaşlı hanım. "üç rulo tuvalet kağıdı rica edecektim de"
4 Kasım 2012 Pazar
İNGİLİZ KALLEŞLİĞİ
Anadolu’da Kurtuluş Savaşı’nın sonuna gelinmiştir. Zafer daha kazanılmadığı için, Londra’da İstanbul Hükümeti’nin de bir temsilcisi vardır: O temsilci bir ara Dışişleri Bakanlığı da yapan Mustafa Reşit Paşadır.
Bir gün İngiltere Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, yanında iki büyük sermaye grubunun temsilcileri Reşit Paşa’ya gelirler. Anadolu’daki orduya kundura, silah, elbise ve top satmayı önerirler, hem de müsait şartlarla.
İngilizler Yunanlıları Anadolu’ya çıkarmışlardır ama, onların kaybedeceklerini anlayınca da Türklere yanaşmaktadırlar. Çünkü onların geleneği budur, kültürü budur. Ayrıca Mustafa Reşit Paşaya bir teklifleri daha vardır. Yunanlılar, aldıkları malzemenin ve kredinin karşılığında İzmir Limanı’nın gelirini İngilizlere vermeyi kabul etmiştir. Oysa savaş umdukları gibi gitmemekte, Yunanlılar İzmir Limanı’nda tutunamayacaklardır.
Acaba, Anadolu Hükümeti İzmir Limanı’nın gelirini İngilizlere verebilir mi? Mustafa Reşit Paşa, Londra’da İstanbul Hükümeti’nin yani padişahın temsilcisidir, ama o bir Türk’tür ve de devlet adamıdır. Mustafa Reşit Paşa teklifi elinin tersiyle iter:
“İzmir ve limanı Türk’tür, Türkler evlerinin kapısını kimseye vermezler.” diye cevap verir.
Bir gün İngiltere Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri, yanında iki büyük sermaye grubunun temsilcileri Reşit Paşa’ya gelirler. Anadolu’daki orduya kundura, silah, elbise ve top satmayı önerirler, hem de müsait şartlarla.
İngilizler Yunanlıları Anadolu’ya çıkarmışlardır ama, onların kaybedeceklerini anlayınca da Türklere yanaşmaktadırlar. Çünkü onların geleneği budur, kültürü budur. Ayrıca Mustafa Reşit Paşaya bir teklifleri daha vardır. Yunanlılar, aldıkları malzemenin ve kredinin karşılığında İzmir Limanı’nın gelirini İngilizlere vermeyi kabul etmiştir. Oysa savaş umdukları gibi gitmemekte, Yunanlılar İzmir Limanı’nda tutunamayacaklardır.
Acaba, Anadolu Hükümeti İzmir Limanı’nın gelirini İngilizlere verebilir mi? Mustafa Reşit Paşa, Londra’da İstanbul Hükümeti’nin yani padişahın temsilcisidir, ama o bir Türk’tür ve de devlet adamıdır. Mustafa Reşit Paşa teklifi elinin tersiyle iter:
“İzmir ve limanı Türk’tür, Türkler evlerinin kapısını kimseye vermezler.” diye cevap verir.
2 Kasım 2012 Cuma
Annesiyle beraber bakkaldan alış veriş yapan küçük kıza bakkal, şeker kutusunu açıp:
- “İstediğin kadar al yavrum” der.
Çocuk el uzatıp almaz, çekingen davranır. Bakkal, bir avuç şeker alıp, kendisi çocuğa uzatır.
Dışarı çıktıklarında annesi:
-“Kızım, bakkal amca al dediğinde niye almadın?” diye sorar.
Çocuk:
-“Anneciğim, benim ellerim ufak, bakkal amcamınkiler daha büyüktü. Onun vermesini bekledim,” der.
- “İstediğin kadar al yavrum” der.
Çocuk el uzatıp almaz, çekingen davranır. Bakkal, bir avuç şeker alıp, kendisi çocuğa uzatır.
Dışarı çıktıklarında annesi:
-“Kızım, bakkal amca al dediğinde niye almadın?” diye sorar.
Çocuk:
-“Anneciğim, benim ellerim ufak, bakkal amcamınkiler daha büyüktü. Onun vermesini bekledim,” der.
20 Ekim 2012 Cumartesi
MEMNUN GİTMESE
Nasrettin Hocaya sormuşlar;
-"Hocam, ramazan bizden memnun gitti mi?"
Hoca cevap vermiş;
- "Memnun gitmese her sene on gün önceden gelir miydi?"
PARA BABASI
Şişko ve hayli göbekli yaşlı adam gelişmiş makinelerle dolu bir spor salonunda görevli antrenöre gidip;
- "Çok genç ve güzel bir kıza vuruldum, onu etkileyebilmek için hangi makineyi kullanmamı tavsiye edersiniz?" demiş.
Antrenör ona dönüp baktıktan sonra;
- "Spor salonumuzun hemen girişinde bir ATM var" diye cevap vermiş. "Onu kullanın ! "
21 Eylül 2012 Cuma
DİNDAR KUŞ
-‘Erkek, bana bir erkek!" diye bağırırmış.
Kadın kuşunun durumunu ve papaza anlatınca, papaz da;
- "Sen getir onu, benim papağanın kafesine koyalım da ahlaklı ve dindar olmayı öğrensin!" demiş.
Kadın alıp kuşunu papaza getirmiş, papaz da kendi kuşunun yanına, kafese sokmuş. Dişi kuşu görünce papazın papağanı başlamış bağırmaya;
-"Ohhh Tanrım şükür dualarımı kabul ettin, bana dişi gönderdin, ohhh!"
12 Ağustos 2012 Pazar
İşim Tek Bir Hoş Geldine Kaldı.
Vakti zamanında bir vilayette eşraftan birinin damadı bir bayram günü herkesten evvel el öpmeye gelmiş. Kayın pederinin yanına oturmuş. Fakat eş dost da tebrik için birer birer sökün etmeye başlamış. Her yeni misafir geldikçe misafire;
- "Hoş geldin, şöyle buyur." der.
Damadına da;
- "Sen biraz aşağıya çekil misafir otursun," emrini verirmiş.
İş o hale gelmişki oturacak bir kişilik yer kalmamış. Bunun üzerine damat bir hareket yaparak dışarı çıkmak arzusunu göstermiş. Kayın peder sormuş;
- "Gidiyor musun?"
- "Ne yapalım efendim, işimiz bir hoşgeldine kalmış," demiş.
Suçlu ve Suçsuz
Bir kadı, bir gün şikayetçi ile şikayet edilenlerden hangisinin haklı, hangisinin haksız olduğunu kestirememiş ve her ikisini de falakaya yatırarak bir temiz dayak attıktan sonra:
- "Oh, şimdi vicdanım rahat etti. Çünkü bu suretle hangisi haksızsa elimden kurtulamadı." demiş.
Düğün Müğün
Bir genç evlenecekmiş. Zengin bir arkadaşına gidip bin lira kadar ödünç para istemiş. Arkadaşı bu parayı ne yapacağını sormuş.
- "Malum ya düğün bu. Elbise melbise, düğün müğün, çalgı malgı..." diye sayarken
Öteki:
- "Malum ya düğün bu. Elbise melbise, düğün müğün, çalgı malgı..." diye sayarken
Arkadaşı:
- "Al şu beşyüzü de düğün yap müğün yapma, elbise al melbise alma, çalgıyı getir malgıyı getirme, idare eder gidersin," demiş.
- "Al şu beşyüzü de düğün yap müğün yapma, elbise al melbise alma, çalgıyı getir malgıyı getirme, idare eder gidersin," demiş.
26 Temmuz 2012 Perşembe
KRAL
Kralın biri halkın gerçek düşüncelerini öğrenmek için kılık kıyafetini, degiştirip çarşıda dolaşıyordu. Derken bir bara girdi içkiyi fazla kaçırınca, kıyafet değiştirdiğini unutup, gevezeliğe başladı:
-"Siz ne sanıyorsunuz? Ben kralım, kral.. Koca sarayım var benim... Tacımı bir görseniz... İstersem hepinizi.."
Derken, garson gelmiş ve kralın öünüdeki içki şişesini almış:
-"Yeter be arkadaşım, daha iki kadehte krallığını ilan ettin. Bir tane daha içersen, ya İsa olacaksın, ya da Tanrı".
7 Haziran 2012 Perşembe
AKILLI KÖPEK
Şirin mi şirin bir köpek, ağzında bir torbayla kasap dükkanına girer. Torbayı yere bırakır, kasabın karşısına geçip bekler.
-“Bu da neyin nesi?” der kasap diğer müşterilerine bakarak.
-“Herhalde et alacak” der müşterilerden biri.
Köpek de onaylar:
-“Hav”
-“Nasıl et istiyorsun bakalım, kıyma, kuşbaşı, biftek?”
-“Hav” diye keser köpek kasabın sözünü.
-“Peki ne kadar, bir kilo, iki kilo?”
Tekrar “hav” sesi duyulur. Şaşıran kasap siparişi sarar ve torbaya yerleştirirken, etin parasının da torbada olduğunu görür. Köpek dükkanı terk ederken, kasap meraktan çatlayacağına köpegi takip etmeye karar verir, dükkanı da yardımcısına emanet eder.
Köpek bir kaç sokak ötede bir apartmana girer, ücüncü kata çıkar ve bir kapının önünde durarak pençesiyle kapıya vurmaya başlar. Kapıyı kızgın bir adam açar ve başlar köpeğe bağırmaya. İzlemede olan kasap ortaya çıkar ve adama,
-“Dur bir dakika!” der. “Ne yapıyorsun? Gördüğüm en akıllı köpek bu, ona niye bağırıyorsun?”
Adam
- “Akıllı mı?” der. “Bu hafta üç oldu, anahtarını yanına almayı unutup duruyor.”
-“Bu da neyin nesi?” der kasap diğer müşterilerine bakarak.
-“Herhalde et alacak” der müşterilerden biri.
Köpek de onaylar:
-“Hav”
-“Nasıl et istiyorsun bakalım, kıyma, kuşbaşı, biftek?”
-“Hav” diye keser köpek kasabın sözünü.
-“Peki ne kadar, bir kilo, iki kilo?”
Tekrar “hav” sesi duyulur. Şaşıran kasap siparişi sarar ve torbaya yerleştirirken, etin parasının da torbada olduğunu görür. Köpek dükkanı terk ederken, kasap meraktan çatlayacağına köpegi takip etmeye karar verir, dükkanı da yardımcısına emanet eder.
Köpek bir kaç sokak ötede bir apartmana girer, ücüncü kata çıkar ve bir kapının önünde durarak pençesiyle kapıya vurmaya başlar. Kapıyı kızgın bir adam açar ve başlar köpeğe bağırmaya. İzlemede olan kasap ortaya çıkar ve adama,
-“Dur bir dakika!” der. “Ne yapıyorsun? Gördüğüm en akıllı köpek bu, ona niye bağırıyorsun?”
Adam
- “Akıllı mı?” der. “Bu hafta üç oldu, anahtarını yanına almayı unutup duruyor.”
6 Haziran 2012 Çarşamba
NE GÖRÜYORSUN
Karı koca birlikte tatile çıkarlar. Gittikleri yerde kamp kurarlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip uykuya dalarlar.Birkac saat sonra kadın uyanır ve kocasını da uyandırır.Adam uyku sersemidir;güzel bir rüyadan uyandırıldığı için de biraz kızgındır:
-"Ne oldu? Ne istiyorsun?"diye sorar.
-"Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle."
Adam gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-"Bunun için mi uyandırdın beni?.Baktım işte. Bir sürü yıldız görüyorum,ışıl ışıl parlayan milyonlarca yıldız."
Karısı tekrar sorar.
-"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artık iyice uykusu kaçan adam biraz düşünür ve cevap verir:
-"Teolojik olarak Allahin kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Felsefi olarak, evrenin sonsuzlugunu ve onun karşısındaki önemsizliğimizi görüyorum.Astronomik olarak galaksilerin, yıldızların, gezegenlerin varlığını görüyorum.Yıldızların konumuna bakarak saatin 3 olduğunu görüyorum.Meteorolojik olarak da bugün havanın çok güzel olacağını görüyorum. Niye sordun bunu bana? Sana neyi gosteriyor?"
-"Herif, herif bırak saçmalamayı!! çadırımızı çalmışlar çadırımızı."
26 Mayıs 2012 Cumartesi
ŞARJ ET!
Temel, İdris'e;
-“ Yahu Allah korusun, ‘ Ya sevgilim bizim hatun evdeyken ararsa’ ne yaparım? ”
İdris;
-“ Sana benden bir fikir! Ben sevgilimin adını cebime ‘ŞARJ ET’ diye kaydettim, sevgilim aradığında ne zaman bizim hanımın eline geçerse koşa koşa gidip şarj’a takar..!”
22 Mayıs 2012 Salı
ZAYIFLATIYORMU?
Kadın kocasına reklamlarda kilo verdirdiği söylenilen vücuda yapıştırılan bantların işe yarayıp yaramadığını sordu;
-“Gerçekten zayıflatıyor mu bunlar?” diye.
-“Kesinlikle..” dedi kocası, “Tabii ağzının tam ortasına yapıştırırsan ve bütün gün o orada kalırsa..!”
-“Gerçekten zayıflatıyor mu bunlar?” diye.
-“Kesinlikle..” dedi kocası, “Tabii ağzının tam ortasına yapıştırırsan ve bütün gün o orada kalırsa..!”
17 Mayıs 2012 Perşembe
HAVA ALANINDA SPOR
Rize yolcuları uçağa alınmak için Atatürk Havalananının 111 numaralı giriş kapısında beklerken bir anons duyuldu:
-“ Çay Havayolunun sayın Rize yolcuları, değişiklik bildiriyorum, ÇY- 570 sefer sayılı uçağımızın yolcu alışı 311 numaralı kapıdan yapılacaktır. “
Herkes toparlandı ve 311 numaralı kapıya doğru koşmaya başladı, birkaç dakika sonra yeni bir anonsla yolcular ilk kapı 111 e davet edildi, herkes paldır küldür nefes nefese eski kapıya koştu ve soluklanmaya çalışırken yeni bir anons duyuldu:
- “ Sayın yolcularımız, Çay Havayollarının Fitness programına katıldığınız için teşekkür ederiz!”
-“ Çay Havayolunun sayın Rize yolcuları, değişiklik bildiriyorum, ÇY- 570 sefer sayılı uçağımızın yolcu alışı 311 numaralı kapıdan yapılacaktır. “
Herkes toparlandı ve 311 numaralı kapıya doğru koşmaya başladı, birkaç dakika sonra yeni bir anonsla yolcular ilk kapı 111 e davet edildi, herkes paldır küldür nefes nefese eski kapıya koştu ve soluklanmaya çalışırken yeni bir anons duyuldu:
- “ Sayın yolcularımız, Çay Havayollarının Fitness programına katıldığınız için teşekkür ederiz!”
26 Nisan 2012 Perşembe
FRENLERİ TUTMADIĞI İÇİN
Adam iki eliyle oturduğu koltuğa yapışıp,
-“Karıcığım neden bu kadar süratli araba kullanıyorsun anlayamadım” demiş titreyerek.
-“Hayatım..” diye cevap vermiş karısı sinirlenip, “Frenler hiç tutmuyor, kaza yapmadan bir an önce hızla eve varmaya uğraşıyoruz işte!”
25 Nisan 2012 Çarşamba
HOCA İLE OĞLU
Hoca Nasreddin, oğluyla birlikte köyüne gidiyormuş. Oğlunu eşeğe bindirmiş, kendisi yürümüş. Karşıdan gelenler, oğlunu göstererek:
—“ Ak sakallı adam yürürken bacak kadar velet eşekte gidiyor. Zamane çocuğu işte.” , demişler.
Hoca oğlunu indirip kendisi binmiş. Az sonra birkaç kişiyle daha karşılaşmışlar. Bunlar ise:
— “Koca adama bak! Bu sıcakta minnacık çocuğu yaya yürütüyor. Hiç insafı yok.” demişler.
Hoca, eşeğe oğlunu da bindirmiş. Çok geçmeden yine üç beş kişiye rastlamışlar. Adamlar:
— “Zavallı hayvan! Düşüp ölecek! Hiç acımadan iki kişi birden binmişler üstüne!” demişler.
Hoca inmiş, oğlunu da indirmiş. Eşek önde, onlar arkada ilerlemişler. Biraz sonra, yol kıyısında duranlar:
— “Amma aptal adammış bu hoca, Eşek bomboş gidiyor, kendisi oğlu ile kan ter için de arkasından koşuyor!” diye konuşmaya başlamışlar.
Hoca dayanamamış. Oğluna dönüp:
— “Gördün mü, her kafadan bir ses çıkıyor. Şu dünyada kimseyi hoşnut edemiyor, kimsenin dilinden bir türlü kurtulamıyorsun! iyisi mi, kimseye kulak asmayacaksın ve kendi bildiğinden şaşmayacaksın.” demiş
KOŞ ANANI GETİR
Küçük bir köyde yaşayan baba oğul büyük şehre ilk defa gelmişler. Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş.
- “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan.
Hayatında hiç asansör görmemiş olan Baba;
- “Bilemiyorum oğul” demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik güzel mi güzel bir kadın dışarı çıkmış.
-“Oğlum” demiş adam sevinç içerisinde, “Koş, koş anneni getir."
- “Bu ne baba?” diye sormuş oğlan.
Hayatında hiç asansör görmemiş olan Baba;
- “Bilemiyorum oğul” demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış. Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış. Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24 yaşlarında incecik güzel mi güzel bir kadın dışarı çıkmış.
-“Oğlum” demiş adam sevinç içerisinde, “Koş, koş anneni getir."
10 Nisan 2012 Salı
NEDEN
Birincisi:
-'Beni hapse attılar çünkü fabrikaya hep 5 dakika geç geliyordum. Sabotaj yapacağımdan şüphelendiler.
' İkincisi:
-'Ben hapisteyim çünkü fabrikaya hep 5 dakika erken geliyordum. Ajan olduğumdan şüphelendiler. '
Üçüncüsü:
- 'Ben fabrikaya hep zamanında geliyordum. Batı icadı bir saatim olduğu için hapse atıldım.'
7 Nisan 2012 Cumartesi
BENZİN ALALIM
İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle direksiyonu kaparak benzinciye girdiler. “Arabayı süren”:
- "Elli liralık, süper olsun." dedi,
Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
- "Gidin işinize be! Cıvatalarınızmı gevşedi!" diye bağırdı.
İkincisi, “araba kullanana” döndü:
- "Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!" dedi bilmişçe.
- "Elli liralık, süper olsun." dedi,
Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
- "Gidin işinize be! Cıvatalarınızmı gevşedi!" diye bağırdı.
İkincisi, “araba kullanana” döndü:
- "Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!" dedi bilmişçe.
5 Nisan 2012 Perşembe
TORUN ÖDEYECEK
-”Siz yiyin torununuz ödesin!”
Hoşuna gider ve içeri girip sorar;
-"Bu gercekten doğru mu? “
-"Evet beyim kesinlikle doğru.“derler.
Sipariş verir patlayana kadar yer ve tam kalkmak üzere iken garson elinde hesapla gelir.”
-"Pardon beyefendi borcunuz, 50lira!" der.
Gözleri yerinden fırlayan adam;
-"Eeee siz bana ne dediniz, şimdi ne yapıyorsunuz hani torunum ödiyecekti” diye çıkışır.
Garson;
- “ Ama beyefendi doğru sizinkini torununuz ödiyecek! Bu büyükbabanızın hesabı!” der.
4 Nisan 2012 Çarşamba
AYNİ ANDA
Temel’e sormuşlar :
- "Diyelim ki bir çöldesin. O kadar çok susamışsın ki nerdeyse bayılıp düşeceksin. Aynı zamanda da altına yapmak üzeresin. Ama yakında çevresi kalabalık olan bir göl, bir kaç yüz metre ileride de ayrı yönlerde tuvalet ve çeşme var. Böyle bir durumda önce tuvalete mi, su içmeye mi gidersin?" diye sormuşlar.
Temel :
- "Hiç pirinuda citmem. Atlarum cöle, hem içerum, hem işerum."
- "Diyelim ki bir çöldesin. O kadar çok susamışsın ki nerdeyse bayılıp düşeceksin. Aynı zamanda da altına yapmak üzeresin. Ama yakında çevresi kalabalık olan bir göl, bir kaç yüz metre ileride de ayrı yönlerde tuvalet ve çeşme var. Böyle bir durumda önce tuvalete mi, su içmeye mi gidersin?" diye sormuşlar.
Temel :
- "Hiç pirinuda citmem. Atlarum cöle, hem içerum, hem işerum."
İLK SAHİBİ
Kolejli kız chatte tanıştığı adamla ilk defa buluştuğu cumartesi gecesi geç saatte kampüse dönmüş. Onu beklemekte olan oda arkadaşı ışıkları hemen açıp merakla sormuş.
-" Nasıldı?" diye.
-"Berbattı. Buluşmaya 1932 model Rolls Royceu ile geldi."demiş kız,
Arkadaşı:
-" Vaaayy! Kızım çok havalı ve pahalı bir araba o… Nesini beğenmedin ki?" diyince
Kız:
-" Hayatım! Herif arabanın ilk sahibi!" demiş sinirle.
-" Nasıldı?" diye.
-"Berbattı. Buluşmaya 1932 model Rolls Royceu ile geldi."demiş kız,
Arkadaşı:
-" Vaaayy! Kızım çok havalı ve pahalı bir araba o… Nesini beğenmedin ki?" diyince
Kız:
-" Hayatım! Herif arabanın ilk sahibi!" demiş sinirle.
3 Nisan 2012 Salı
BİR ŞEY YAPMAMIŞ
Aşırı sinirli biri, havalimanında check-in bankosu’ndaki ilgili memura hak etmediği halde, etmediği hakareti bırakmamış. Müşterinin abartılı kabalığı karşısında, banko memuru sakin ve güleryüzlü bir şekilde davranıyor, hiç cevap vermeden işine devam ediyormuş. Adam işi bitip gidince, bir arka sıradaki müşteri.
-”Sizi tebrik ederim!” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz. Ama bu kadarı da yanlış. Yapabileceğiniz bir şeyler olmalıydı.”
- “Olmaz olur mu, efendim..” demiş, memur gülümseyerek,-”kendisi New York’ a gidiyor, bavulları Bangkok’a…”
-”Sizi tebrik ederim!” demiş memura, “Hiç tahrike kapılmayıp nezaketinizi sürdürdünüz. Ama bu kadarı da yanlış. Yapabileceğiniz bir şeyler olmalıydı.”
- “Olmaz olur mu, efendim..” demiş, memur gülümseyerek,-”kendisi New York’ a gidiyor, bavulları Bangkok’a…”
NASIL OLDUK?
-"Baba biz nasıl olduk?"
Baba cevap vermiş;
-"Maymunlardan türeye türeye oğlum."
Çocuk babasını anlamayarak annesine de sormuş.
Annesi;
-"Tanrı, Adem ve Havva’yı yaratmış nesilden nesile biz olmuşuz;" demiş.
Çocuk:
-"Ama babam maymunlardan türeye türeye biz olduk." diyor.
Anne cevap vermiş:
-"O babanın sülalesi yavrum!"
2 Nisan 2012 Pazartesi
USULÜNE UYGUN
Kızın babası;
- “Benim padişaha verilecek kızım yok” deyip tersyüz etmiş heyeti.
Bu kez başvezir talip olmuş kız isteme işine. Aynı olay tekrarlanmış, süklüm püklüm dönmüş heyet saraya. Bu kez padişahın lalası kız istemeye talip olmuş. Padişah itiraz etse de almış adamlarını, gitmiş kızın evine. Adamlar girişmişler kızın babasına, Allah ne verdiyse bir temiz dayak çekmişler.
Adam;
- “Aman lala paşam, ne olur vurma!”
Lala;
- “Sen kim oluyorsun da padişaha kız vermiyorsun?”
Adam;
“Aman lala paşam! Böyle usulüne uygun istenir de verilmez mi?”
Kaynak-Fikret Bila
ÜZÜM FİDANI
Büyük Tufan'dan sonra Nuh ve adamları yerleştikleri yeni yurtlarında, yeni bitkiler dikiyormuş. Sıra "asma"nın dikimine gelmiş.Demiş ki Nuh:
-"Yarım metre derinliğinde bir çukur kazın ve asma tohumunu içine koyun. Üzerine iki kürek toprak attıktan sonra bir kuş kesip kanını akıtın. Üzerine dört kürek toprak daha.. Sonra bir aslan kesin, kanını akıtın. Üzerine dört kürek toprak daha.. Arkasından bir eşek kesip onun da kanını akıtın. Sonra çukuru örtün!"
Çevredekiler bir anlam veremedikleri bu "merasim"in nedenini sormuşlar Nuh'a. O da açıklamış:
-"Bakın, bu ağacın meyvesiyle soyumuz ilerde içki yapacak. İçkiyi içenler ilk başta kuş gibi cıvıldaşacaklar. İçmeye devam edenler aslan gibi kükreyecekler. Durmayı bilmeyenlerse eşekleşecek. "
-"Yarım metre derinliğinde bir çukur kazın ve asma tohumunu içine koyun. Üzerine iki kürek toprak attıktan sonra bir kuş kesip kanını akıtın. Üzerine dört kürek toprak daha.. Sonra bir aslan kesin, kanını akıtın. Üzerine dört kürek toprak daha.. Arkasından bir eşek kesip onun da kanını akıtın. Sonra çukuru örtün!"
Çevredekiler bir anlam veremedikleri bu "merasim"in nedenini sormuşlar Nuh'a. O da açıklamış:
-"Bakın, bu ağacın meyvesiyle soyumuz ilerde içki yapacak. İçkiyi içenler ilk başta kuş gibi cıvıldaşacaklar. İçmeye devam edenler aslan gibi kükreyecekler. Durmayı bilmeyenlerse eşekleşecek. "
1 Nisan 2012 Pazar
ONU EVER
Bir gün Nasreddin Hoca’ya komşu kadınlardan biri,
- “Hoca efendi” demiş, “bizim deli kıza muska mı yazarsın, nefes mi edersin, ne yapacaksan yapsan da biraz akıllansa… Hiç sözümü dinlemiyor, densizlik edip duruyor.”
- “Hanım” demiş, Hoca: “Sen kızına hoca bulacağına koca bul. Bak o zaman nasıl mum gibi olur!”
- “Hoca efendi” demiş, “bizim deli kıza muska mı yazarsın, nefes mi edersin, ne yapacaksan yapsan da biraz akıllansa… Hiç sözümü dinlemiyor, densizlik edip duruyor.”
- “Hanım” demiş, Hoca: “Sen kızına hoca bulacağına koca bul. Bak o zaman nasıl mum gibi olur!”
TİMUR VE NASRETTİN HOCA
Timur , Anadolu’yu işgal ettiğinde halka büyük zulüm etmiş, evlerini tarlalarını yakıp yıkmış, birçok kişiyi öldürmüş zalim bir işgalcidir.
Akşehir’e yerleştiğinde, şehrin ileri gelenlerinden on beş kişiyi çağırtmış. Tek tek yanına almış ve;
- “Ben adil miyim, zalim miyim?” diye sormuş.
“Adilsin” diyeni de, “zalimsin” diyeni de öldürtmüş.
Ertesi gün tekrar on beş kişi göndermelerini Akşehirlilere emretmiş. Büyük bir korkuya kapılmışlar. Nasreddin Hoca’ya koşmuşlar. Giden heyette bulunması için kendisini ikna etmişler. Heyet Timur’un huzuruna varmış. Timur heyetin başındaki Nasreddin Hoca’ya sormuş:
- “Söyle bakalım Hoca efendi ! Ben adil miyim, zalim miyim ?”
Hoca hiç tereddüt etmeden ve kuvvetli bir sesle cevap vermiş :
- “Siz ne adilsiniz nede zalimsiniz. Siz yoldan çıkmış, azıtmış bu millete Allah‘ın gönderdiği büyük bir belâsınız.” demiş.
Akşehir’e yerleştiğinde, şehrin ileri gelenlerinden on beş kişiyi çağırtmış. Tek tek yanına almış ve;
- “Ben adil miyim, zalim miyim?” diye sormuş.
“Adilsin” diyeni de, “zalimsin” diyeni de öldürtmüş.
Ertesi gün tekrar on beş kişi göndermelerini Akşehirlilere emretmiş. Büyük bir korkuya kapılmışlar. Nasreddin Hoca’ya koşmuşlar. Giden heyette bulunması için kendisini ikna etmişler. Heyet Timur’un huzuruna varmış. Timur heyetin başındaki Nasreddin Hoca’ya sormuş:
- “Söyle bakalım Hoca efendi ! Ben adil miyim, zalim miyim ?”
Hoca hiç tereddüt etmeden ve kuvvetli bir sesle cevap vermiş :
- “Siz ne adilsiniz nede zalimsiniz. Siz yoldan çıkmış, azıtmış bu millete Allah‘ın gönderdiği büyük bir belâsınız.” demiş.
DELİ DELİ
Sıcak bir yaz günü, Nasreddin Hoca yolculuğa çıkmış. Yol kenarındaki hayrat çeşmeden su içip, elini yüzünü yıkayıp biraz serinlemek ve Abdest tazelemek istemiş. Bakmış ki çeşmenin borusuna bir odun parçası tıkalı. Odun ıslanıp şiştiğinden yerinden kolay çıkmıyor. Hoca epeyce uğraşmış, tıkaçı kuvvetle çekerek çıkarmış. Kenara çekilmesine fırsat kalmadan, tazyikli bir şekilde borudan fışkıran su elbiselerini ıslatmış.
Hoca çeşmeye şöyle bir bakarak söylenmiş;
- “Anlaşıldı, anlaşıldııı! O kazığı böyle deli dolu aktığın için ağzına tıkamışlar!”
Hoca çeşmeye şöyle bir bakarak söylenmiş;
- “Anlaşıldı, anlaşıldııı! O kazığı böyle deli dolu aktığın için ağzına tıkamışlar!”
30 Mart 2012 Cuma
KARTVİZİT
Avukat bankaya girerken adamın biri telaşla ona hızla çarparak bankayı terk etmiş.
Avukat bankaya girmiş ki, bütün müşteriler yüzükoyun yerde yatmakta, elleri hâlâ havada güvenlik görevlisi;
- “Şimdi kapıdan çıkan adam kasadan 1 milyon lira alıp kaçtı” demiş heyecanla..
-“Bir milyon liramı?.. Yahu beni neden tam kaçarken uyarmadınız?..” demiş avukat sinirlenerek.
-“Çelme falan takarak durdururmuydunuzı?..” diye sormuş güvenlik görevlisi ellerini indirirken.
-“Yok be.. En azından adamın bir yerine kartımı sıkıştırırdım..!” demiş avukat.
Avukat bankaya girmiş ki, bütün müşteriler yüzükoyun yerde yatmakta, elleri hâlâ havada güvenlik görevlisi;
- “Şimdi kapıdan çıkan adam kasadan 1 milyon lira alıp kaçtı” demiş heyecanla..
-“Bir milyon liramı?.. Yahu beni neden tam kaçarken uyarmadınız?..” demiş avukat sinirlenerek.
-“Çelme falan takarak durdururmuydunuzı?..” diye sormuş güvenlik görevlisi ellerini indirirken.
-“Yok be.. En azından adamın bir yerine kartımı sıkıştırırdım..!” demiş avukat.
28 Mart 2012 Çarşamba
AFFETMEK
Küçücük bir kasabada pazar günkü ayinin sonunda, rahip konuşmasını şu soruyla bitirdi:
-"Demek ki, Rabbim adına ne yapmamız lazım, düşmanlarımızı affetmemiz lazım. Öyleyse, bu sohbetimiz ardından, aranızdan kaçı düşmanlarını affedecek?"
Yaşlı bir kadın dışında herkes ellerini kaldırmıştı. Rahip bu defa doğrudan ona sordu:
-"Mrs. Neely? Hayırdır? Düşmanlarınızı affetmek size bu kadar mı zor mu geliyor?"
-"Düşmanım yok ki!" deyiverdi titrek ve son derece şeker haliyle!
Cemaatten uğultular, şaşkınlık ifadeleri yükselmişti.
Rahip devam etti!
-"Ooo bu gerçekten inanılmaz güzel bir şey! Kaç yaşındasınız mrs. Neely?"
-"98!"
Papaz yaşlı kadına doğru yürüyerek;
-"Mrs Neely, lütfen, şöyle ön tarafa, yanıma gelirmisiniz?" diye seslendi.
Yaşlı kadın yanına gelincede;
-"Yavaş, yavaş, aman dikkat. Hah! şimdi, cemaate dönelim, evveeett! Lütfen buradaki müminlerimize bu işin sırrını söylermisiniz? Nasıl oluyor da insanın 98 yıl gibi uzun bir ömür zarfında hiç düşmanı olmaz?"
Yaşlı kadın küçük ve titrek adımlarla rahibe sırtını dönüp, cemaate baktı:
-"Hepsi Öldü şerefsizlerin!" lafları ağzından döküldü.
-"Demek ki, Rabbim adına ne yapmamız lazım, düşmanlarımızı affetmemiz lazım. Öyleyse, bu sohbetimiz ardından, aranızdan kaçı düşmanlarını affedecek?"
Yaşlı bir kadın dışında herkes ellerini kaldırmıştı. Rahip bu defa doğrudan ona sordu:
-"Mrs. Neely? Hayırdır? Düşmanlarınızı affetmek size bu kadar mı zor mu geliyor?"
-"Düşmanım yok ki!" deyiverdi titrek ve son derece şeker haliyle!
Cemaatten uğultular, şaşkınlık ifadeleri yükselmişti.
Rahip devam etti!
-"Ooo bu gerçekten inanılmaz güzel bir şey! Kaç yaşındasınız mrs. Neely?"
-"98!"
Papaz yaşlı kadına doğru yürüyerek;
-"Mrs Neely, lütfen, şöyle ön tarafa, yanıma gelirmisiniz?" diye seslendi.
Yaşlı kadın yanına gelincede;
-"Yavaş, yavaş, aman dikkat. Hah! şimdi, cemaate dönelim, evveeett! Lütfen buradaki müminlerimize bu işin sırrını söylermisiniz? Nasıl oluyor da insanın 98 yıl gibi uzun bir ömür zarfında hiç düşmanı olmaz?"
Yaşlı kadın küçük ve titrek adımlarla rahibe sırtını dönüp, cemaate baktı:
-"Hepsi Öldü şerefsizlerin!" lafları ağzından döküldü.
24 Mart 2012 Cumartesi
ÜÇKENARLININ ALANI
İlkokulda, matematik dersinde öğretmen üçgenin alanını, çocuklara şu şekilde öğretmiş:
"Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile diklesiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
Çocuk bunu güzelce ezberlemiş. Akşam babası evde sormuş:
- "Bu gün okulda ne öğrendiniz?"
- "Matematik dersinde, bir üç kenarlının alanını öğrendik babacığım."
- "Ya öyle mi, peki nasılmış?"
- "Bir üç kenarlının alanı, yatayımı ile dikleşiminin vuruşumunun, ikiye bölümüdür."
-" Yavrum, yanlıs öğretmişler size. Doğrusu : Bir üçgenin alanı, tabanı ile yüksekliğinin çarpımının yarısına eşittir."
O sırada, bir yandan gazetesini okuyan, bir yandan da torunuyla oğlunun konuşmasını dinleyen dede, dayanamayıp söze girmiş :
- "İkinizin de tanımı yanlış! Bir müsellesin mesaha-i sathiyesi, kaidesiyle irtifaının hasıl-ı darpının nısfına müsavidir."
BENİM HER ŞEYİM VAR
Evliklleri kötü giden Karı koca birlikte arabaları ile gidiyorlarmış. Arabayı adam kullanıyormuş ve karısı birden;
- “Hayatım…” demiş, “… seninle 15 yıl boyunca güzel bir beraberlik yaşadık. Ama artık ben boşanmak istiyorum!”
Adam bir şey söylememiş. Bu arada hızını artırmış, 90 sonra 100 yapmış. Derken karısı;
- “Neden diye soracağını biliyorum…”demiş, “… bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama arkadaşın Joe ile birkaç aydır beraberiz ve birbirimizi seviyoruz."
Adam yine hiçbir şey söylememeye devam ederek hızı 110’a çıkarmış. Kadın devam etmiş;
- “Evi ben istiyorum…”
Artık 120’yle gidiyorlarmış. Adam hiçbir şey söylemiyormuş. Kadın;
- “Ayrıca…” demiş, “… bütün çeklerini, kredi kartlarını, arabayı da istiyorum!”
Adam hızı 130’a çıkartmış. Hala bir şey söylemiyormuş. Kadın sormuş:
- “Hiçbir şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor musun?”
Adam 140’a çıkmış ve cevaplamış:
- “Hayır… Ben ihtiyacım olan her şeye sahibim.”
Kadın şaşırmış;
- “Öyle mi? Nedir o?”
Adam cevap vermiş:
-“Airbag ve Emniyet Kemeri !..”
- “Hayatım…” demiş, “… seninle 15 yıl boyunca güzel bir beraberlik yaşadık. Ama artık ben boşanmak istiyorum!”
Adam bir şey söylememiş. Bu arada hızını artırmış, 90 sonra 100 yapmış. Derken karısı;
- “Neden diye soracağını biliyorum…”demiş, “… bunu nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum ama arkadaşın Joe ile birkaç aydır beraberiz ve birbirimizi seviyoruz."
Adam yine hiçbir şey söylememeye devam ederek hızı 110’a çıkarmış. Kadın devam etmiş;
- “Evi ben istiyorum…”
Artık 120’yle gidiyorlarmış. Adam hiçbir şey söylemiyormuş. Kadın;
- “Ayrıca…” demiş, “… bütün çeklerini, kredi kartlarını, arabayı da istiyorum!”
Adam hızı 130’a çıkartmış. Hala bir şey söylemiyormuş. Kadın sormuş:
- “Hiçbir şey söylemeyecek misin? Sen hiçbir şey istemiyor musun?”
Adam 140’a çıkmış ve cevaplamış:
- “Hayır… Ben ihtiyacım olan her şeye sahibim.”
Kadın şaşırmış;
- “Öyle mi? Nedir o?”
Adam cevap vermiş:
-“Airbag ve Emniyet Kemeri !..”
21 Mart 2012 Çarşamba
ALİHAN
Alihan okula başladığı ilk gün sınıfta çişi gelmiş, korkarak elini kaldırmış ve öğretmeni ona tuvalete gitmesi için izin vermiş. Beş dakika sonra;
-“Bulamadım öğretmenim” diye kıvranıp zıplayarak geri dönmüş,
Öğretmeni onunla koridora çıkarak ona tuvaletin yerini tarif etmiş ama birkaç dakika sonra Alihan bu sefer ağlayarak dönüp;
-“Yine bulamıyorummm öğretmenimmm..” deyince,
Bu sefer sınıf arkadaşlarından Barış’ı ona yardımcı olması için görevlendirmiş. Biraz sonra iki çocuk mutlu bir şekilde sınıfa dönmüşler.
-“Buldunuz değil mi?” diye sormuş öğretmen.
-“Evet tabii ki bulduk öğretmenim” diye cevap vermiş Barış, “Ters dönmüş, külotunun tam kenarına yapışmış orada öyle duruyormuş..!”
-“Bulamadım öğretmenim” diye kıvranıp zıplayarak geri dönmüş,
Öğretmeni onunla koridora çıkarak ona tuvaletin yerini tarif etmiş ama birkaç dakika sonra Alihan bu sefer ağlayarak dönüp;
-“Yine bulamıyorummm öğretmenimmm..” deyince,
Bu sefer sınıf arkadaşlarından Barış’ı ona yardımcı olması için görevlendirmiş. Biraz sonra iki çocuk mutlu bir şekilde sınıfa dönmüşler.
-“Buldunuz değil mi?” diye sormuş öğretmen.
-“Evet tabii ki bulduk öğretmenim” diye cevap vermiş Barış, “Ters dönmüş, külotunun tam kenarına yapışmış orada öyle duruyormuş..!”
SEN SANKİ!
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş.. Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecek. Yatakta bitkin, kendinden yari geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:
-“Bakın yüz rengi sarıya yakın..” “Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor..” “En fazla değişik kas yüzümüzdedir.. Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız.. Çene aşağıya sarkmış duruyor…” Hasta da öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyor..
Profesör: “bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecek, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat vermemiş. Zor bela mırıldanmış:
-"Sen sanki dunya cuzelisun”"
-“Bakın yüz rengi sarıya yakın..” “Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor..” “En fazla değişik kas yüzümüzdedir.. Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız.. Çene aşağıya sarkmış duruyor…” Hasta da öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyor..
Profesör: “bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecek, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta fırsat vermemiş. Zor bela mırıldanmış:
-"Sen sanki dunya cuzelisun”"
PATRON
Uçakta hostes, papaza sormuş :
- "Viski, cin, şarap.. Ne emredersiniz peder?"
- "Kaç metrede uçuyoruz kızım?"
- "On bin metredeyiz efendim!"
- "O halde sen bana su getir kızım, patrona çok yakınız, ayıp olur!"
- "Viski, cin, şarap.. Ne emredersiniz peder?"
- "Kaç metrede uçuyoruz kızım?"
- "On bin metredeyiz efendim!"
- "O halde sen bana su getir kızım, patrona çok yakınız, ayıp olur!"
18 Mart 2012 Pazar
İLK DEFA
Ameliyat odasında doktorla hasta konuşuyordu.
Hasta:
-"Aman doktor, çok korkuyorum. Ömrümde ilk defa ameliyat olacağım!"
Doktor:
-"Korkmakta haklısın, bende ömrümde ilk defa ameliyat yapacağım!"
Hasta:
-"Aman doktor, çok korkuyorum. Ömrümde ilk defa ameliyat olacağım!"
Doktor:
-"Korkmakta haklısın, bende ömrümde ilk defa ameliyat yapacağım!"
16 Mart 2012 Cuma
MUTLULUK
Büyük bir kedi, kuyruğuyla oynayan küçük bir kediye sormuş:
-"Neden kuyruğunu kovalıyorsun?"
Yavru kedi yanıt vermiş:
-"Bir kedi için en güzel şeyin mutluluk, mutluluğun da kuyruğum olduğunu öğrendim. Bu nedenle onu kovalıyorum, yakaladığımda mutluluğa kavuşacağım."
Bunun üzerine yaşlı kedi söyle demiş:
-"Genç’ken ben de mutluluğun kuyruğum olduğuna karar vermiştim. Ama şunu fark ettim; ne zaman onu kovalasam benden uzaklaşıyor, ne zaman kendi işime baksam hep peşimden geliyor."
14 Mart 2012 Çarşamba
TEMEL ALKOL ALINCA
-"Beyefendi, aracınızın şoförü nerede? Lütfen aracınızı ilerletin."
Temel şaşkın ve üzgün bir ifade ile cevap vermiş:
- "Memur bey, pen da hayret ettum. Kontrolu farkedunce, araci pirakup kaçti."
Trafik polisi şaşırmış.
-"Siz geçin direksiyona. Aracınız yolu tıkıyor."
Temel;
-"Haçan mumkun değil daa! Dost duğunundeydık, azcuk alkol aldum kullanamam."
Trafik polisi çaresiz.
-"Lütfen efendim. Ziyan yok. Bu defalık görmemezden geliriz. Yol tıkandı lütfen geçip yolu açın!" diyince.
Temel direksiyon başına geçmiş. Trafiği açtığı için de polis teşekkür de etmiş.
POLİSİ BEKLEYECEKMİŞ
Bir kadınla bir adamın araçları iş çıkışı birbirine çarpar. İkisinin de arabası mahvolur ama şans eseri ikisi de hiç yara almadan kurtulur. Arabalarından sürünerek çıkarlar ve kadın adama bakıp:
-"Çok ilginç! Sen erkeksin ben de kadın. Arabalarımız mahvoldu ama ikimize de hiçbir şey olmadı. Bu belki de tanışıp, dost olup, hayatımızın sonuna kadar huzur içinde birlikte yaşamamız için bir işarettir" der.
Müthis¸ heyecanlanan adam:
- "Evet, galiba haklısın" diye cevap verir şaşkınlıkla.
-"Bak, arabam hurdaya döndü ama biraz önce aldığım şarap sapasağlam kalmış. Bu kesin bir işaret. Bu şarabı içip şansımızı kutlamalıyız" diye devam eden kadın, şarap şişesini adama uzatır.
Adam şişeyi alır, açar ve yarısını içip kadına verir. Kadın hemen şişenin mantarını kapatıp adama geri
uzatır.
Bunun üstüne adam sorar:
-"Sen içmeyecek misin?"
Kadın cevap verir:
- "Hayır ben polisi bekleyeceğim"
-"Sen içmeyecek misin?"
Kadın cevap verir:
- "Hayır ben polisi bekleyeceğim"
13 Mart 2012 Salı
YOK ARTIK DAHA NELER!
Yavru tavşan, yuvasından ilk kez çıkar ve çevreyi tanımak için ormanda dolaşmaya başlar. Karşılaştığı ilk hayvana kendini tanıtır:
- "Merhaba kardeş! Ben tavşan, sen kimsin?" diye sorar.
Karşısındaki hayvan:
- "Bende katır. Annem at, babam da eşek. Onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum." der.
Şaşıran Tavşan yolunu sürdürür. Karşılaştığı başka bir hayvana:
- "Merhaba kardeş! Ben tavşan, sen kimsin?" diye sorar.
Hayvan:
- "Ben mi? Ben kurtköpeğiyim . Benim annem köpek, babamda kurt onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum." diye cevaplar.
Hepten şaşkına dönen tavşan yolunu sürdürürken, karşılaştığı başka bir hayvana
kendini tanıtınca hayvandan:
- "Ben Devekuşuyum" cevabını alır.
Bir an iyice afallayan Tavşan sonra gülüp geçer. Biraz daha yol aldıktan sonra; kulağına konan hayvana:
- "Ben tavşan! Sen de kimsin?" diye sorar.
Hayvan:
- "Ben atsineğiyim! " diye cevaplar.
İyice deliren tavşan:
- "Yok artık! Hadi oradan!" diye bağırır.
- "Merhaba kardeş! Ben tavşan, sen kimsin?" diye sorar.
Karşısındaki hayvan:
- "Bende katır. Annem at, babam da eşek. Onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum." der.
Şaşıran Tavşan yolunu sürdürür. Karşılaştığı başka bir hayvana:
- "Merhaba kardeş! Ben tavşan, sen kimsin?" diye sorar.
Hayvan:
- "Ben mi? Ben kurtköpeğiyim . Benim annem köpek, babamda kurt onlar birlikte olmuşlar sonra da ben doğmuşum." diye cevaplar.
Hepten şaşkına dönen tavşan yolunu sürdürürken, karşılaştığı başka bir hayvana
kendini tanıtınca hayvandan:
- "Ben Devekuşuyum" cevabını alır.
Bir an iyice afallayan Tavşan sonra gülüp geçer. Biraz daha yol aldıktan sonra; kulağına konan hayvana:
- "Ben tavşan! Sen de kimsin?" diye sorar.
Hayvan:
- "Ben atsineğiyim! " diye cevaplar.
İyice deliren tavşan:
- "Yok artık! Hadi oradan!" diye bağırır.
10 Mart 2012 Cumartesi
AKŞAMI BEKLE
- "Kocacığım, rüyamda ne gördüm biliyor musun? akşam eve elinde çok güzel bir paketle geliyordun."
- "Eee?"
- "Ben de paketi heyecan içinde açıyorum ve içinden ne çıkıyor bir bilsen!"
- "Neymiş?"
- "Bir inci kolye! Sence bunun anlamı ne?"
Adam gülümser:
- "Bu akşam öğrenirsin sevgilim."
Akşam olur adam elinde güzel bir paketle eve gelir. Kadın gözlerine inanamaz; çok heyecanlanır:
- "Kocacığım, sen bir harikasın!"
Ve aceleyle paketi açar. Kutunun içinden bir kitap çıkar. Üzerinde 'rüya tabirleri' yazmaktadır.
8 Mart 2012 Perşembe
ELLEMİŞ
Adam, sucuk imalathanesindeki işinden kovulunca mahalle arkadaşları etrafını çevirip sormuşlar;
- “Neden kovuldun?” diye.
-“Sucuk doldurucusunu sürekli elleyip duruyormuşum ” diye cevap vermiş adam.
-“Yahu bu nedenle insanın işine son verilir mi?” diye kızmış arkadaşları.
-“Ne bileyim?” demiş adam, “Üstelik o kızın işine de son verdiler..! ”
ACELE NİKAH
Biri kız diğeri erkek iki genç koşarak evlendirme memurunun önüne gidip;
- “Bizi acele evlendirir misiniz? Çabuk ama çok çabuk” demişler.
-“Elimden geleni yaparım ama bu ne acele çocuklar?” demiş memur şaşırarak.
-“Arabayı saçma sapan bir yere bıraktık” demiş delikanlı, “Polis o civarlarda dolanıp duruyor.”
- “Bizi acele evlendirir misiniz? Çabuk ama çok çabuk” demişler.
-“Elimden geleni yaparım ama bu ne acele çocuklar?” demiş memur şaşırarak.
-“Arabayı saçma sapan bir yere bıraktık” demiş delikanlı, “Polis o civarlarda dolanıp duruyor.”
MADALYALAR
Muharebede batan savaş gemilerinin arasında dolaşan iki köpekbalığından biri,
- “Dün bir Amerikan subayını yedim, sanırım viski içmiş başım felaket dönüyor” demiş.
- “Sen yine iyisin” demiş diğer köpekbalığı, “Ben bir Rus amirali yedim, içtiği votkadan feleğim şaştı. Üstelik dünden beri sürekli madalya şaapıyorum, kıçım resmen perişan oldu.”
- “Dün bir Amerikan subayını yedim, sanırım viski içmiş başım felaket dönüyor” demiş.
- “Sen yine iyisin” demiş diğer köpekbalığı, “Ben bir Rus amirali yedim, içtiği votkadan feleğim şaştı. Üstelik dünden beri sürekli madalya şaapıyorum, kıçım resmen perişan oldu.”
4 Mart 2012 Pazar
PERHİZ
Durmuş rahatsızlanır ve doktora gider,kontrolden sonra doktor kendisine perhiz verir. Üzgün bir biçimde eve dönen durmuş durumu anlatır.
- " Ula toktor perhiz verdu daa,pir yemekte en fazla iki köfte yiyepilirsun dedu,hiç 2 köfteyle doyulir mu?"
Fadime hemen teselli eder;
-" Ne üzüleysun Durmuşum,pen saa o iki köfteyi püyük püyük yaparum doyarsun daa!" diye cevap verir.
- " Ula toktor perhiz verdu daa,pir yemekte en fazla iki köfte yiyepilirsun dedu,hiç 2 köfteyle doyulir mu?"
Fadime hemen teselli eder;
-" Ne üzüleysun Durmuşum,pen saa o iki köfteyi püyük püyük yaparum doyarsun daa!" diye cevap verir.
GARANTİLİ AMELİYAT
Yaşlı adam ameliyat olacakmış. Ameliyatı deneyimsiz cerrah olan damadının yapması için ısrar etmiş. Çok daha uzman olan doktorlar olduğu halde, bu ısrarının nedenini soranlara,
-"Onun bu ameliyatı çok iyi yapmasını sağlayacak formülü biliyorum" diyormuş.
Ameliyat günü gelmiş ve ameliyathaneye giderken damadı yanına çağırıp şöyle demiş:
- "Oğlum, zor olduğunu biliyorum. Bana bir şey olursa kayınvaliden içinde sakın üzülme. Zaten gelmeden onunla konuştuk. Eğer bana bir şey olursa, eşyalarını alıp sizin yanınıza yerleşecek. Seninle ve kızıyla daha mutlu olur. O nedenle rahat ol...