21 Eylül 2015 Pazartesi

ENSEYE TOKAT


Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, neredeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında kasabanın kadısının genç yeğeni değil mi. Nasrettin Hoca sormuş:

-"Bre densiz! Ne cür'etle vuruyorsun!"

-"Sizi birine benzettim vurdum, ne var bunda kızacak." 

-"Yürü, kadıya gidiyoruz!"

Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca'ya vuran yeğenine kıyamamış ve Nasrettin Hoca'yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:

-"Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?"

Nasrettin Hoca ısrar etmiş:

-"Olmaz, mahkeme yapılsın."

Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp çaresiz kararını vermiş:

-"Ceza olarak Nasrettin Hoca'ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!"
 
Nasrettin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş. Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasrettin Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki: 

-"Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!.

15 Eylül 2015 Salı

KAHVALTI


Yeni evlenen çiftimiz ilk gecenin sabahında ilk kahvaltılarını yapacaklardır. Eşinin uyuyor olmasını fırsat bilen damat bey, gelin hanıma mükemmel bir kahvaltı hazırlamak için işe koyulur. Sessizce yataktan kalkan damat, ilk olarak bahçenin en güzel köşesine masa ve sandalyeyi taşır. Yeşillikler içerisinde harika bir masa hazırlamaya başlar. Bal, süt, kaymak, reçel, çikolata, yumurta, tahin, pekmez, domates, salatalık derken müthiş kahvaltı hazırlıkları son bulmak üzeredir. Neredeyse “Bir tek kuş sütü eksik” denecek cinsten bir kahvaltı olmuştur. Son olarak bahçeden topladığı gülleri de masanın ortasına koyarak mışıl mışıl uyuyan karısının yanına gider. Gayet kibar bir şekilde uyandırdığı karısını bahçeye davet eder. Bütün olan bitenlerden habersiz olan gelin, elini yüzünü yıkayıp bahçeye çıkar. Gördükleri karşısında ne diyeceğini şaşırır. Mutluluk, şaşkınlık hepsi bir birine girmiş durumdadır. Karısının sandalyesini çekip oturmasını sağlayan damat son adım olarak ta karısının çayını doldurur ve onu öperek şöyle der;

– "Bundan sonra sabah kahvaltılarını böyle istiyorum karıcığım"

BİRİNCİ SINIF


Alican okula yeni başlamıştır. İlk gün sonunda annesi Alican'a okulun nasıl geçtiğini sorar;

– "İlk gün nasıldı?"

– "Daha ilk günden bize sahtekarlığı öğrettiler yaa!"

 Annesi şaşırır ve tekrar sorar;

– "Nasıl yani?"

– "Bizim sınıfın kapısında 1.sınıf yazıyor ama bütün sıralarımız tahtadan."

SIPA


Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken,iki çocuk kendisine takılır ve:

– "Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?" 

Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:

– " Sizin okula kayıt yaptırmaya götürüyorum." der.

MÜHLET



Yargıç Temele sormuş;

-"Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun neden ?" 

Temel boynunu büker. 

-"Vereceğum vermesine da “Paa üç ay muhlet ver.” teyum ama vermiii uç yıldır penu oyalii yarguç bey."demiş.