31 Aralık 2018 Pazartesi

AMAN BU YOLDAN AYRILMAYIN

Kıt kanaat geçinen ​bir papazın hanımı hasta olur. Doktor doktor gezip çare ararlar.Tek çare vardır, ameliyat! Ama ameliyat için çok para lazımdır, papazın ise hiç parası yoktur.​ Son çare cemaatinden yadım istemektir. Ayin sonrası cemaate ağlayarak durumu anlatır ve yardım talep eder.​ Bakar ki, ​derdi kimsenin umurunda değildir.​ Herkes duymamazlıktan gelir ve arkasını döner kiliseden çıkıp gider.​ Papaz üzgün, papaz kırgın,​ papaz bitaptır.​ Dalgın bir halde bir meyhanenin yanından geçerken, sarhoşlardan biri papazı tanır, meyhaneden dışarı çıkıp yanına gelir, halini hat​ı​rını sorar.​ Papaz derdini ona da anlatır umutsuzca.​ 

Sarhoş​;

-​ "​Beni burada bekle peder" der ve tekrar meyhaneye girer.

Durumu içeri​dekilere anlatır ve 5 dakika içinde ameliyat parası toplanır.​ Parayı papaza takdim eder.​ Papaz şaşkın, papaz sevinçli ve o sevinçle meyhaneden içeri girip;

​-​"Allah hepinizden razı olsun. Benim de sizler için yapabileceğim bir şey varsa söyleyin.." der..

Birkaç sarhoş :

​-​"Aziz peder bizim için de dua et, ​ Allah bize doğru yolu ihsan etsin bir an önce " deyince,​ papaz heyecanla bağırır ;

​-​" Yok, yok ! ALLAH sizi bu yoldan ayırmasın!"

6 Aralık 2018 Perşembe

HALİL İBRAHİM BEREKETİ

Dünya ve insanlar bozulmadan önce iki kardeş varmış. Büyüğü Halil, küçüğü ise İbrahim. 
Halil, evli çocuklu. İbrahim ise bekârmış. Ortak bir tarlaları varmış iki kardeşin, ne mahsul çıkarsa, iki pay ederlermiş ve bununla geçinip giderlermiş.

Bir yıl, yine harman yapmışlar buğdayı, ikiye ayırmışlar iş kalmış taşımaya.

Halil:

-"İbrahim kardeşim ben gidip çuvalları getireyim, sen buğdayı bekle.

-"Peki, abi demiş."  İbrahim.

Ve Halil gitmiş çuval getirmeye, O gidince, düşünmüş İbrahim:  "Abim evli, çocuklu. Daha çok buğday lazım onun evine!" Kendi payından bir miktar atmış onunkine. 

Az sonra Halil çıkagelmiş;

-"Haydi İbrahim,  önce sen doldur da taşı ambara." demiş

İbrahim, kendi yığınından bir çuval doldurup ambara girmiş. O gidince, Halil düşünmüş bu defa: "Çok şükür, ben evliyim, kurulu bir düzenim de var. Ama kardeşim bekâr. O daha çalışıp, para biriktirecek. Ev kurup evlenecek." Kardeşi ambardan çıkmadan kendi payından atar onunkine birkaç kürek. Velhasıl, biri gittiğinde, öbürü, kendi payından atar onunkine. Bu, böyle sürüp gider. Ama birbirlerinden habersizdirler. Nihayet akşam olur. Karanlık basar. Görürler ki, bitmiyor buğdaylar. Hatta azalmıyor bile.

Bugün "Bereket" denilince, bu kardeşler akla gelir. Bu bereketin adı: Halil İbrahim bereketidir .

ARABIN KANI

Zengin bir Arap Şeyhi acilen kalp ameliyatı geçirecekmiş. Doktorlar ameliyat sırasında gerekeceğinden kan bankasından kan istemişler. Ancak kan bankasında hiç 0Rh- kan kalmamış. Mâlum nadir bulunan bir kan olunca, durum da acil olunca hastane personeli ve yatan hastaların yakınlarının dosyaları incelenmiş. Yahudi bir hasta yakını uyumlu kana sahipmiş. Rızası ile kan alınıp, ameliyat başarıyla gerçekleşmiş.

Ameliyattan sonra Arap Şeyhi, kendisine kan veren yahudiye; bir teşekkür notu ile beraber müthiş bir otomobil ve bir milyon dolar para göndermiş.

Arap Şeyhi, taburcu olduktan birkaç gün sonra komplikasyonlar olmuş ve bir kere daha ameliyet olması gerekmiş. Arap Şeyhi’nin tekrar ameliyat olması gerektiğini duyan Yahudi hemen hastaneye gelmiş. Yine kan vermiş ve Arap Şeyhi ameliyat edilmiş. Ameliyattan sonra Arap Şeyhi bu defa kendisine kan veren yahudiye; bir teşekkür notu ile bir paket baklava yollamış.

Çok daha kıymetli hediyeler ve para bekleyen Yahudi çok büyük hayal kırıklığına uğramış. Bu kez Arap Şeyhi’nin notuna bir cevap yazıp, münasip dille;

-“Neden bu kadar cimri davrandığını?” sormuş.

Arap Şeyhi’nin yanıtı gecikmemiş:

– Ya habibi, gözümün nuru! Sen de biliyorsun ki artık”” damarlarımda yahudi kanı dolaşıyor!

2 Aralık 2018 Pazar

KAFASINI VURMAMIŞ


Adam yolda giderken kıç üstü düşmüş, arkadan gelen tanınmış politikacı koşup yetişmiş, yerden kaldırmış ve;

-“Bizim partiye oy verir misiniz?” diye sormuş.

Adam kalçasını ovuşturarak yüzünü buruşturmuş:

-“Ben düşünce kıçımı yere vurdum, kafamı değil!” demiş.

O DA BAŞBAKAN İMİŞ

Churchill, akıl hastanesini dolaşırken birinin kendisiyle hiç ilgilenmediğini görmüş:

-“Ben kimim biliyor musun? Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun başbakanıyım!”

Hasta gülmüş:

-“Dikkat et, ben de böyle diyordum, alıp buraya getirdiler.”