Cumhuriyetin ilk yıllarında ve yeni yönetimin her köşeye hakim olamadığı bir dönemde, tarım ve hayvancılıkla uğraşan, imam atanamamış bir köyde, ahali tarlada geçen vakit içerisindeki öğlen ve ikindi namazlarını kılmazlarmış. Köylülerin arasından, elifi" ve "be" yi bildiğinden, kendini imam olarak atamış kişi ise bu davranışa sessiz kalırmış. Köye döndüklerinde akşam namazını kılar fakat yatsı vaktini beklemek zor gelir, uyur kalırlarmış. Köylü kendisini imam olarak atamış kişiyi, kasabaya göndermiş:
-"Git, müftüye söyle, üç vakit namaz bize çok geliyor, şunu iki vakte indiriversin de yatsıyı da kılmayalım" demesini istemiş.
Kendisini imam olarak atamış kişi eşeğine binmiş ve tam bir gün süren yolu kat ederek kasabaya Varmış ve zar zor müftünün karşısına çıkmış:
-"Müftü Efendi bir maruzatım var!" demiş ve bütün ayrıntısı ile köylünün dileğini müftüye iletmiş.
Duyduklarına inanamayan müftü:
-" Sümme haşa! Namaz beş vakittir, köylüne söyle 5 vakit kılsınlar ve kılmadıklarını kaza etsinler!" demiş.
Gece kuytu bir saçak altında gündüzü bekleyen kendini imam olarak atamış köylü, sabah ezanı ile köyün yolunu turmuş.
Köyde ise köylüler merak içerisinde kendini imam olarak atamış köylünün yolunu gözlüyormuş.
Kendini imam olarak atamış köylü, ses menziline girince, ona hep birlikte bağırmışlar:
-"İndirdi mi, indirdi mi?"
Kendini imam olarak atamış köylü, hayır anlamında elini sallayarak.
-" Ne indirmesi! Bindirdi, bindirdi!" diye seslenmiş.