26 Ağustos 2010 Perşembe

Islanıyorum

İki sarışın, anahtarı içeride unuttukları için arabanın kapısını telle açmaya çalışırlar. Biri diğerine :
- Çabuk ol, yağmur başladı, ıslanıyorum" der. Diğeri bunun üzerine :
- Aptal sarışın dedikleri bu olsa gerek... Ne fark eder? İçerde de ıslanacaksın...
- Aaa hakkaten yaa. Bizim arabanın üstü açık...

Şemsiye

Yıllar önce İngiltere'de erler şemsiye kullanmazmış. Şemsiye taşıma hakkı sadece subaylara tanınıyormuş. O yıllarda bir gün genç teğmenlerden biri, koltuğunun altında bir şemsiye ile hızlı hızlı yürüyen eri görünce, beyninden vurulmuşa dönmüş.Eri çağırarak :

-"Bu ne küstahlık," demiş.

Ve şemsiyeyi aldığı gibi dizinde iki parça etmiş.

-"Bu sana bir ders olsun, bir daha böyle küstahlıklar yapma!"

Neye uğradığını anlamayan er :

-"Baş üstüne," diyerek selamı çakmış ve şöyle sormuş :

-"Teğmenim, beni az önce evine yollayan general şemsiyesini istediğinde kim kırdı diyeyim?"

Denetim

Genç yaşta emekli olan albay, evde sürekli oturmaktan, hanımıyla ağız dalaşına girmekten sıkılınca, bakkalına gider:

- "Sana ayda 200 lira para vereyim, bunun karşılığında seni her gün denetleyeyim!"der.

Teklifi cazip bulan bakkal, hem para kazanacağım hem de deneyimli bir albayın uyarısını, yardımını alacağım, diyerek hemen kabul eder. Emekli albay, ertesi gün sabah 08:00 den akşam mesai sonuna kadar bakkal dükkanını denetlemeye başlar. Bakkal bir gün bile geçmeden denetimden sıkılır, baş edemez duruma gelir..Dayanamaz:

- "Albayım, al 200 liranı, ben bu işten vazgeçtim!"diyerek anlaşmayı bozar.

Emekli albay, manav, kasap, kırtasiyeci derken tüm esnafa aynı teklifi yapar. Ancak bir süre sonra hepsi denetimden sıkılarak anlaşmayı bozar. Son olarak gittiği manifaturacı ile yıldızları barışır. Denetim işi aylar sürer. Çok güzel anlaşırlar. Manifaturacı albayın her isteğini “Baş üstüne” diyerek yerine getirir. Olanlara bir anlam veremeyen albay:

- "Yav arkadaş, bütün mahalle esnafı denetimden sıkıldı. Seninle gayet iyi çalışıyoruz. Nitekim bu başarımızın sana göre sırrı ne?"

Manifaturacı hazırola geçip:

- "Albayım, ben de emekli başçavuşum." der

Bisiklet


Afrika’nın bir köyüne misyoner olarak giden papaz, bir taraftan da yerlileri eğitmeye çalışmaktadır. Her sabah; insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine karşı iyi davranmalarını, vs.. vaaz ederken, öğleden sonraları da kabilenin reisine, İngilizce öğretmeyi ihmal etmez.

Yine bir öğle sonrası Papaz ve Kabile Reisi dolaşmaya çıkar. Gördükleri her nesnenin önünde, papaz işaret eder, İngilizcesini söyler, reis de yineler. Bir kayanın önüne geldiklerinde, Papaz:

— "Kaya!"

Reis de:

— "Kaya!"

Bir göle gelirler.

Papaz:

— "Göl!"

Reis de:

— "Göl! "

Deyince, papaz çok sevinir ve "Bravo!” diyerek heyecanını gizleyemez.

Çok sürmez önlerindeki çalılıkların arasında sevişen bir çifte rastlarlar. Papaz biraz kızarmış ve biraz da yutkunarak:

— "Bisiklete binmek!" der.

Reis sevişenlere şöyle bir bakar ve tüfeği ile ateş eder, her ikisini de oracıkta öldürür.

Papaz şaşkınlık, biraz da panik içinde bağırır:

— "Ne yapıyorsun!. Bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara karşı iyi davranmanız gerekirdi, bunu özellikle Tanrı'nın istediğini anlattım. Şu yaptığın işe bak!"

Reis parmağı ile ölü kadını gösterir:"

— "Benim bisiklet!"