30 Aralık 2011 Cuma

18 Aralık 2011 Pazar

YAKANI KAPA

Hemşire, doktora hastayı gösterdi:

- "Kalbini dinlemek için ne zaman eğilsem, kalpatışları hızlanıyor. Ne yapsak?"

- "Önlüğünün yakasını iliklesen... "

GÜZELLİK

Fadime, komşusu Emine'ye:

- "Sabah saa uğradum, evde yokidun."

- "Cuzellik salonundaydum daa!"

Fadime, Emine'nin yüzünü dikkatle inceledikten sonra dudak büktü:

- "Uyy sira celmedumu yokisa!"

1 Aralık 2011 Perşembe

HOCANIN ŞÜKRÜ

Nasrettin hoca eşeğini kaybetmiş, telaşlı telaşlı arıyor ve ararken de yüksek sesle şükrediyormuş. Hocayı yakından takip eden biri şükrün sebebini sorunca;

-" Şükür ki kaybolurken ben üzerinde değildim!" deyivermiş.

29 Kasım 2011 Salı

RAHMETLİ OLDU!

Öğretmen sınıfı toplayıp birlikte fotoğraf çektirmeye uğraşıyormuş. Çocuklar kaynaştığı içinde bir türlü fotoğrafçının istediği görüntüyü veremiyorlarmış. Öğretmen çocukları heveslendirmek için;

-“Düşünün çocuklar! Yıllar sonra bu fotoğrafa bakacaksınız, bu Yeşim.. Eczacı oldu, bu Mahir.. işletme mühendisi’ diyeceksiniz.”

Arkadan minik Temel’in sesi duyulmuş:

“Ha puda öğretmenimizdu, rahmetli oldu daa!.”

2 Kasım 2011 Çarşamba

MAHKUMİYET BİTERMİ


Kadın, gece yarısı yanından kaybolan kocasını bulmak için kalkar, her yeri arar, bodrumdan sesler geldiğini farkederek  aşağıya iner, kocasının dizleri üstüne çökmüş ve duvara dönmüş olarak hüngür hüngür ağladığını görür; merakla sorar:
- "Kocacığım, neyin var, ne oldu ?"
Kocası:
- "Hatırlıyor musun? Baban bizi beraber yakaladığında bir soru sormuştu, ya evlenirsin yada 20 yıl hapis yatarsın."...
Kadın şaşırarak:
- "Eeee ne oldu?"
Adam:
- "Bugün, hapisten çıkmış olacaktımm"

14 Ekim 2011 Cuma

BENDE SENİNKİNİ SAKLARIM

 
Nasreddin Hoca eşeğine binmiş köyüne giderken sıkışır, bir ağaçlık dere kenarında eşekten inerek kaftanını çıkarır, eşeğin üzerine koyarak ortadan kaybolur,  ihtiyacını gidererek döndüğünde kaftanı ortada yoktur. Israrlı sorgulamasına rağmen eşeğinden de  tık çıkmayınca Hoca sinirlenir. Eşeğin semerini çözerek omuzlar ve eşeğine;

"-Bre mel'un! Ver kaftanımı vereyim semerini!" diye bağırır. 

NE GÜLERSİN BRE GAFİL

Hoca eşeğine binmiş.Alımlı, çalımlı dolaşıyormuş.Tam bir köylüsünün yanından geçiyormuş ki.Dengesini kaybedip düşmüş.Adam başlamış gülmeye.Çalımı bozulan Hoca fena öfkelenmiş.

-"Ne gülersin be adam! Düşmesem de inecektim zaten." diye bağırmış.

12 Ekim 2011 Çarşamba

ASKER TEMEL

Temel askere gider karısı Fadime hamiledir, bir oğulları olacaktır, doğum yaklaşınca Temel komutanın yanına gider.

-"Komitanum pen gideyrum."

Komutan:

-"Nereye oğlum!! Ne demek ben gidiyorum!"

Temel:

-"Karım hamiledur."

Komutan:

-"Oğlum sen doğuracak değilsin ya! Doğumdan sonra gidersin." diye cevaplar.

Temel:

-" Komitanum; haçan siz pizum oralari pilmezsinuz. Kari doğiriyi kocası nereyedur? Derlerde Fadimemu uzerler!"

Komutan;

-"Peki Temel tamam kaç gün izin yeter?" diye sorar.

Temel:

_"Komitanum artuk pen celmem daaa! Çocuğumi cöndereceğum!"

Komutan iyice şaşırır.

-"Nasıl yani?" diye hayretle sorar.

Temel:

-"Ya komitanum siz pizum oralari pilmezsunuz daa. Ula çocuğu dururken kendi gittu askere temezlermu!"

10 Ekim 2011 Pazartesi

DİLENCİ


Adam, köşe başındaki dilenciye para verirken gönlünü de almak istedi:
-Ayağın topal ama şükret, ya kör olsaydın?
-Körlüğü de denedim be abi İş yok! Yüzlük diye ellilikleri yutturuyorlar

DEMELUN İTU


Temel köpeğini “Bu köpek konuşuyor” diye Acun'un "Yetenek Sizsiniz" yarışmasına sokmuş. Birlikte jürinin karşısına çıkmışlar, salon meraktan sessizliğe bürününce Temel köpeğine ilk soruyu sormuş;

-“Alfabemizin 21. Harfini söyle bakalım.”

Köpek;

- “RRR” demiş önüne bakarak.

Keyifle hemen ikinci soruyu yöneltmiş Temel;

-“VAH’ın tersi nasıl okunur sence?”

Köpek;

- “Hav” demiş “

-"Pekii Yunanistan’ın plaka imi?”

Köpekten bu kez;

- “GRRR” sesi çıkmış.

Jüri,

- “Yeter” demiş “Yeter.. Bizi delirtme bu son derece saçma!” Ve apar topar göndermişler bizim ikiliyi.

Dışarı çıktıklarında Köpek Temel’e bakmış;

- “Yahu patron” demiş, “Cevap GR olacaktı, bir iki tane R fazladan gitti kusura bakma karıştırdık işte!” 

ŞİİŞŞŞŞ KAÇIRACAKSIN LAN!


Çiftci kümesine genç ve dayanıklı bir horoz almak için pazara gider.

Satıcı:

-"Çok dayanıklıdır".diyerek;

Azgın mı azgın bir horoz satar. Çiftçi horozu alır çiftliğine döner, horozu kümese koyar koymaz tüyler havada uçuşur, gıdıklamalar başlar. Çiftçi bu durumdan çok memnun olur. Ama horoz o kadar azgındır ki, çiftçi endişelenmeye başlar, ulan bu horoz iki güne kalmaz ölür diye düşünür.

Horozu tutmaya çalışır bir türlü başaramaz, yorulur  yatağının yolunu tutar. Ertesi gün olur bir bakar ki ne görsün korktuğu başına gelmiştir horoz  ayakları havada ölü gibi yatıyor horozun tepesinde de bir akbaba dönüp duruyor.

Çiftçi; kendi kendine söylenir;

-"Evet düşündüğüm gibi  gebermiş.”

Horoz; Bir gözünü hafifçe aralayarak, çiftçiye   kısık bir sesle seslenir.

- " Git lan git! Şimdi akbabayı kaçıracaksın!”

6 Ekim 2011 Perşembe

HER TÜRÜNEDE KARŞIYIZ



Anadolu kasabalarından birinde jandarmalar bir eve "kitap baskını" yapıyor.. Jandarma timinin başındaki astsubayın dikkatini, duvara çivilenmiş birkaç raftan ibaret kütüphanede bir kitap çekiyor:
"Bir Anti-Komunistin Mücadelesi" Komutan kitabı eline alıp soruyor:

-"Bu tür kitapların yasak olduğunu bilmiyor musun?"

Ev sahibi:

-"Komutanım, ben anti-komünistim, zaten kitap da öyle."

Komutan, kül yutmaz bir ifadeyle cevaplıyor:

-"Farketmez, biz komünizmin her türüne karşıyız." 

AYURDUM PACAKLARUNİ DAAA

Hamsiköy'lü Temel dayı ava çok meraklıymış, sabah akşam kahvede gençlere av maceralarını anlatırmış.

Yine bi akşam (rakıyı da fazla kaçırınca):

-"Uyyy haçen pen size askerluimi efrika melmeketün'de yaptiumi demuşmiydum uşaklar?" diye başlamıııış anlatmaya...

-"Bircün canim sıkıldi, cidüp bi kaç aslan furayrum da, uşaklara cötüreyüm postlarinü dedum elümde tufek taldum ormana yürüdüm yürüdüm birde ne göreyrum? Pi aslan celiyur amma mübarek pen diyeyum fil siz deyun gergedan daaaaaaaa. Tüfeği doğrilttum çaaaatt ula tüfekde gurşin yok, neyse attim elimü cebüme dedum çakıynan furium oni, uuuyyyy ulaaaa çakıda yok yaturdim aslanı yere pi ayauni pi omzuma opir ayauni opir omzuma",

(Temel dayı burada uyanır biraz dozu kaçırdığına ama ne yapsın gelmiştir artık buraya kadar mecbur bitirecek), gençler;

- "Eeeeeeeeee" deyince,

-"Haçen ne yapayım ayurdum pacaklaruni daaa!" diye sonlandırır. 

2 Ekim 2011 Pazar

Ula Ya Penumçi?

Ebe, doğumhane kapısında adama seslenir:
-"Beyefendi, bir oğlunuz oldu."
Temel atılır:
-"Piz daha önce celmiştuk."

YAKMIŞTIR!


Doğumhanenin bekleme odasında 3 baba adayı heyecanla bekliyorlarmış. Birden doğumhanenin kapısından bir hemşire kucağında simsiyah bir bebekle çıkmış. Hemen bir baba adayı öne atılmış;
-“Bu  benim bebeğim ! Bu  benim bebeğim  ” demiş.
Hemşire  beyaz tenli baba adayına dikkatle bakmış ve sormuş;
-“Nereden anladınız sizin bebeğiniz olduğunu?”
Adam cevap vermiş;
-“Bizim hanım pişirdiği her yemeği yakarda! Mutlaka bebeğimizi de yakmıştır da ondan!”

1 Ekim 2011 Cumartesi

FATİH NİYE ÜSTÜN

Napolyon, S. Helen adasında sürgün bulunduğu sırada;
-"Fatih mi yoksa siz mi büyüksünüz?" Sorusunu soranlara şöyle cevap vermişti:
-"Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. Çünkü ben, kılıçla zaptettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. O ise; fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır."

BÖYLE KORUNUR

 
Çok değerli olan kütüphanesini millete vakfeden Koca Ragıp Paşa, onların bakımı için tanıdıklarından birinin çocuğunu da memur tayin eder. Bir gün ansızın kütüphanesini ziyarete giden Paşa, etrafı ve kitapları toz, toprak içinde bulunca canı çok sıkılır ve belli etmemeye çalışarak:
-"Seni tebrik ederim yavrum. Gerçekten de emniyetli bir adammışsın. Teslim edilen şeylere hiç el sürmemişsin, âferin!" der.

BİLMEK İÇİN ÖĞRENMEK

Tarih biyografisi ve monografi sahalarında erişilmesi çok güç bilgisiyle, dünya çapında bir şahsiyet olan İbnülemin Mahmud Kemâl (İnal) a sormuşlar:
- “Sizdeki bilginin çok azına sahib olmalarına rağmen sizden çok daha fazla tanınanlar var. Bunun sebebi nedir?”
Şöyle cevap vermiş:
- "Ben bilmek için öğrendim, onlarsa bilinmek için!"

AKIL VERGİSİ

Fransa ekonomik sıkıntılar içerisinde iken valilerinden biri, Fransız kralı 15. Lui’ ye:
- "Majesteleri! Akıl vergisi almayı hiç düşündünüz mü? Hiç kimse budalalığı kabul etmeyeceğine göre, herkes böyle bir vergiyi seve seve öder." demiş.
Kral, alaylı alaylı gülerek:
- "Hakikatten enteresan bir fikir. Bu buluşunuza karşılık, sizi akıl vergisinden muaf tutuyorum."cevabını vermiş.

AK SAKALLI

Varna Savaşı’nda muharebe meydanında gezen II. Murad, düşman askerlerinin hep genç olduğunu görür. Komutanlarından birine sorar.
-“Garip değil mi? Bu kadar ölünün içinde hiç ak sakallı görmedim. Hepsi genç, hepsi taze!” 

Komutan şu cevabı verir:
- "Padişahım! İçlerinde bir ak sakallı olsaydı, başlarına bu felâket gelir miydi?"

AHMET MÜSADE ETMEZ

Sadrazam Keçecizade Fuad Paşa’ya yetmişlik bir kadının otuz yaşında birgençle evlenmek istediğinden bahsetmişler.
Paşa hemen:
- "Ahmet müsaade etmez," demiş.
Sormuşlar:
- "Hangi Ahmet?"
- "Karaca Ahmet!"

ADAMA GÖRE ADAM

İncili Çavuş, Osmanlı elçisi olarak Fransa Kralına gönderildiğinde, elbiselerinin bazı yerlerinde yama varmış. Kral, bunları görünce dayanamayıp:
- "Bana senden başka gönderecek adam bulamadılar mı?" diye sorunca,
İncili Çavuş:
- "Türkler, adama göre adam gönderirler. Beni de sana göndermelerinin hikmeti bu olsa gerek." cevabını vermiş.

AÇLIK

Fatih, hocası Akşemseddin’e sorar:
- "Hocam! İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?"
Akşemsettin cevap verir:
- "Ölünceye kadar Sultanım."

BİZ DE ONLARA YAKLAŞIYORUZ

Sulltan Alparslan 27 bin askeriyle Bizans topraklarında ilerlerken, keşfe gönderdiği askerlerden biri huzuruna gelip telaşla:
-" Sultanım! 300 bin kişilik düşman ordusu bize doğru yaklaşıyor." der.
Alparslan hiç önemsemez:
- "Biz de onlara yaklaşıyoruz." diye cevaplar.

ALDIĞIMIZ FİAYATA

Keçecizâde’nin Rusya’da bulunduğu sıralarda Rus Çarı, Keçecizâde Fuad Paşa’ya takılır:
- "Paşa şu Girit’i satsanız!"
- "Hay hay, satalım ekselans"
- "Kaça satarsınız?"
- "Aldığımız fiyata"
Girit’in yirmi seneyi aşkın bir zamanda ve binlerce şehitle alındığını bilen Çar sararır.

DOMUZ YEMEM

Tarihimizde “Kafkas kartalı” diye geçmiş bulunan İmam Şamil yüz binlerce Rus ordularını birkaç arkadaşıyla yıllarca uğraştıran kahramandır.


Ruslara esir düştüğünde; Yemek esnasında, İmam Şamil’in iştahlı iştahlı yemek yediğini gören çar’ın:


-“Kumandan, bu iştahla beni de yiyeceğinizden korkuyorum” demesi üzerine,


Etrafındakilerin kahkahaya boğuluşları uzun sürmemiş.


Kafkas Kartalı:


-“Çar hazretleri kaygılanmayınız. Ben elhamdülillah müslümanım ve domuz eti yemem haramdır.” diye cevaplamıştır.

21 Eylül 2011 Çarşamba

HOSTES


Bir uçakta pilot aniden hostesleri çağırmış ve demiş ki:
-“Uçak düşmek üzere. Tüm yolculara atlamalarını söyleyin. Şu anda deniz üzerindeyiz ve denize çok yakın uçuyorum, atlarlarsa kurtulma şansları var, ama atlamazlarsa herkes ölecek!!!”
Tabii, böyle bir şeyi insanlara yaptırmak çok zor. Hosteslerden en akıllısı düşünmüş taşınmış, 'Herkese uygun bir dille anlatılırsa uçaktan atlamaları sağlanır.' diye karar vermiş ve ilk olarak Amerikalı kafilenin yanına gitmiş:
- “Sayın yolcularımız; üzerinde bulunduğumuz alan Japonların araştırma laboratuvarlarıyla kaplı. Eğer oraya ulaşırsanız tüm Japon teknolojisi sırlarını kaparsınız!”
Bütün Amerikalılar koşarak çıkışa gitmişler ve atlamışlar; Sonra hostes İngilizlere yönelmiş:
-“Sayın yolcularımız, şu anda dünyanın en geniş ve verimli sömürgeleri üzerindeyiz; eğer hemen el koyarsanız sonsuza dek sizin olurlar!”
Bütün İngilizler hevesle atlamışlar. Sıra Fransızlara gelmiş. Hostes:
-“Bayanlar baylar, affedersiniz rahatsız ediyorum; fakat rica etsem uçaktan atlar mısınız? Şimdiden teşekkür ederim.”demiş.
 Fransızlar: 'Tabii, mersi!' deyip sırayla atlamışlar!
Hostes bu kez Almanlara yönelmiş:
-“Atlayın aşağı çabuk!”diye bağırmış.
Alman kafile 'Heil!' diyerek atlamış. Veee sıra gelmiş Türkler'eee. Hostes yandan yandan gülümseyerek ve koltuğa hafif dayanarak şöyle demiş:
-"Siz var ya... Buradan hayatta atlayamazsınız..."

22 Ağustos 2011 Pazartesi

GÖRÜNTÜ VE KOKU



Köye elektrik geldikten sonra köylüler yavaş yavaş elektrikle çalışan araçlar almaya başlarlar. Bunların başında televizyon gelir. Genelde siyah-beyaz televizyonlar. Durumu iyi olan bir köylümüz, Irak’tan ham petrol tankerinin içinde kaçak yoldan renkli televizyon getirir. Ama içine ham petrol girmiştir. Birkaç gün sonra evinde mevlüt verir. Mevlüt okunur ardından yemek yenir. Oturanlardan biri

-“Televizyonunuzu açın da renkli televizyon nasıl bir şeymiş görelim.” der.

Televizyon açılır. Televizyonda İkinci Dünya Savaşı belgeseli gösteriliyor. Gösterilen sahnede Ruslar, Almanların petrol depolarını patlatıyorlar. Televizyon ısınınca mazot kokusu vermeye başlar.

Misafirlerden biri kokuyu alır ve;

-"Ttv'niz hem gösteriyor hemde koku veriyor!" der
 

16 Temmuz 2011 Cumartesi

FACE



Kızın babası :

-”Ee , damat bey oğlumuzun işi nedir ?”

Damatın babası :

-”Face'de 56.034 kişi’lik Sayfası Var !”

Kızın babası :

-”O nasıl bir iştir ?”

Evin ufak çocuğu atlar :

-”Baba 56.034 kişiyi yönetiyo, sorunlarıyla ilgileniyo, paylaşımlar yapıyo….”

Kızın babası :

-”Siz Şuna Müdür desenize! Verdim Gitti” 

15 Temmuz 2011 Cuma

TESİSATÇI

Gözleri hayli zayıflamış yaşlı öğretmen sınıfa girince çantasını kürsüye koyması ile,

- “Sen.. Köşede çömelmiş olan.. Ayağa kalk ve ezberlemeniz için dün size verdiğim şiiri oku bakalım..! ” demiş.

-“B..Bilmiyorum efendim” diye gelmiş cevap.

-“Nee?” diye hiddetlenmiş öğretmen, “Dün gece ne yaptın bakayım?” diye sormuş.

-“Arkadaşlarla kahvede oyun oynamıştık efendim..! ”

Öğretmen daha da hiddetle

-“Seni küstah.. Dili de bir karış.. Köşede çömelip ne yapıyordun ha?” bağırmış.

- “Kalorifer borusunu tamir ediyordum efendim.. Ben Kalorifer tamircisiyim de..!” 

CÜMBÜŞ

Baba erenler  çömelmiş şarabını çekerken bir cenaze geçer. Doğrularak cemaatin birine sorar,

-"Kim bu?"

-"Esad Efendi."

Az sonra bir cenaze daha görünür. Bektaşi yine sorar

-"Bu kim?"

-"Udi Ali Efendi."

Biraz sonra bir cenaze daha görünür. Erenler tekrar sorar,

-"Bu da kim?"

-"Gazelhan Sefad Efendi."

Çok geçmeden, Darbukacı Hazım’ın cenazesinin geçtiğini de gören Bektaşi şarabından uzun bir nefes çekip gülümser:

-"Desene bu akşam cennette cümbüş var." 

19 Haziran 2011 Pazar

KARNE

Çocuğun elindeki karneyi alan babanın rengi kıpkırmızı oldu.
- "Böyle bir karne getirmeye utanmıyor musun" diye söylendi. 

Çocuk kendinden emin ve gülümseyerek cevap verdi :
- "Babacığım bu karne senin, annem sandıktan çıkarmış!" 

AYŞE KADIN FASULYE



Yaşlı kadın, lüks otelin en üst katından iniyordu. Ara katlardan birinde asansör durdu. Kapı açıldı, genç ve güzel bir kız içeri girdi. Onunla Birlikte asansörü yoğun bir parfüm kokusu da doldurdu. Yaşlı kadın, parfüm kokusunu derin derin içine çekince Genç kız mağrur bir eda ile kadına baktı ve;

-" Giorgio beverly hills. Küçücük bir şisesi bile 1000 lira!" dedi.

Biraz sonra asansör gene durdu. Gene çok şık genç bir Kadın girdi. O da buram buram parfüm kokuyordu. Yaşlı kadın yine koklamaktan kendini alamadı. Yeni binen genç kadın da yaşlı kadina dönerek kibirli bir tavırla;

-" Chanel 5 numara. Mini mini bir şisesi bile 1500 lira!" dedi.

Biraz sonra asansor yaşlı kadının ineceği katta durdu. Kadın asansörden çıkmadan büyük bir gürültü çıkartarak yellendi. Sonra da asansörde kalan iki alımlı genç kadına dönerek:

- "Ayşe kadın fasulye, kilosu 4 lira" 

15 Mayıs 2011 Pazar

PAPAĞAN

Adam pet – shop’ta satın almak istediği papağanın 6000 dolar olduğunu öğrenince;

- “ Olur mu yahu..!” demiş tezgahtara “ Bin dolar vereyim yeter…”

-“ O fiyata size vereceğime denize atarım daha iyi…” demiş tezgahtar sinirlenerek,

-“ Öfff, aranızda anlaşın…” diye araya girmiş papağan, “ Yüzme falan bilmiyoruz işte… Saçmalamayın..!” 

NAMIK KEMAL

Öğretmen öğrencisine

- “Zil çaldıktan sonra sınıftan çıkma, seninle beş dakika görüşmek istiyorum” demiş.

İkisi yalnız kaldıklarında öğrencinin ödev kâğıdını eline almış,

-“Bu şiiri kendin mi yazdın?..” diye sormuş.

-“ Evet öğretmenim, ben yazdım , bütün mısraları tek tek bana aittir” diye cevap vermiş öğrencisi.

-“Ooo, o zaman sayın Namık Kemal Bey, sizinle tanışmak benim için inanılmaz bir onur” demiş öğretmen saygıyla ayağa kalkıp telaşla ceketini iliklemeye çalışırken, “Türk edebiyatseverleri sizin uzun yıllar önce öldüğünüz gibi saçma sapan bir düşünceye kapılıp büyük bir üzüntü içerisindeydiler efendim.” 

TARIK AKAN - KADİR İNANIR

Sarışın kız müthiş süratli araba kullanırken radara girmiş, ileride onu durduran ekipteki polisi etkileyip ceza yememek için

-“Aa?” demiş, “Ne kadar da Tarık Akan’a benziyorsunuz?..”

Polis

-“Teşekkür ederim” demiş

Bir yandan da ceza makbuzunu doldururken ve sormuş

-“Sinemayla yakından ilgilisiniz anlaşılan?”

Sarışın kıkırdayarak

-“Evet” demiş.

-“O zaman çok şanslı sayılırsınız” diye cevap vermiş polis makbuza son imzasını atarken, “Siz de göreceksiniz, biraz sonra çıkacağınız suçüstü mahkemesinin hâkimi aynen ama aynen Kadir İnanır!..” 

19 Nisan 2011 Salı

MAKAM ŞOFÖRÜ

Alman Papa Joseph Ratzinger makam otosuyla Roma'da dolaşmaktadır. Bir süre sonra canı sıkılır ve şoföre durmasını söyler. Şoförü arkaya geçirir ve arabayı kendisi kullanmaya başlar. Araç kullanmanın zevkine varınca hız yapmaya başlar. 


Hız sınırını aşınca da tabi ki radara yakalanır. Trafik polisi çevirir, arabayı kenara çeker. Polis arabanın penceresine eğilince afallar ve durumu merkeze aktarmak için telsizine davranır.

-"Bir oto çevirdim, ama içinde çok büyük bir adam var. Ne yapayım?"

-" Vali mi?"

- "Daha büyük."

- "Başbakan mı?"

- "Hayır daha büyük."

- "Cumhurbaşkanı mı?"

- "Hayır daha büyük".

- "Daha büyük kim var ki?"

-"Arkada oturan adam kim bilmiyorum ama makam şoförlüğünü Papa yapıyor!!!"

14 Nisan 2011 Perşembe

ŞEYTAN İŞİ

ADAM yerde yazılı bir kâğıt bulmuş, çiğnenmemesi için kıvırıp duvar deliğine sokmuş. Gece rüyasına şeytan girmiş:

-"O kâğıtta benim adım yazılıydı. Kâğıdı ayak altında bırakmadın. Ben de şimdi sana bir iyilik edeyim, peşime takıl!"

Birlikte gitmişler, bir kuyunun başında durmuşlar. Şeytan bir ip çıkarmış:

-"Al bunu beline dola. Seni aşağıya sarkıtacağım. Kuyunun dibi altın dolu, al alabildiğin kadar; ceplerini doldur. Haber ver, seni yukarı çekerim!"

Kuyunun dibi altın doluymuş. Doldurabildiği kadar doldurmuş, yukarıya işaret vermiş. Şeytan ipi çekmiş ama nafile, biri ayaklarına yapışmış bırakmıyor. Şeytan talimat vermiş:

-"Sen onun kafasına işe, bırakır!"

Bir, üç, beş bırakmıyor; son bir gayretle bir daha işemiş, karısının dürtmesiyle uyanmış:

-"Herif herif, yatağı batırdın!"

Adam uyanmış.

-"Gusura bakma, şeytanın dostluğu bele olur." 

11 Nisan 2011 Pazartesi

NÜFUSUMUZ

Amerika'dan döner dönmez, elindeki kocaman bavulla Meclis kürsüsüne çıkan Kemal Derviş;

- "Bu bavulun içinde tam 14.3 milyar dolar var, "demiş.

Arkasından da sormuş:

- "Bu parayı nüfusumuza bölersek, kişi başına kaç dolar düşer?"

Milletvekilinin biri, derhal ayağa kalkarak cevap vermiş

- "26 milyon dolar..."

- "Ama 14.3 milyarı,70 milyona böldüğümüzde 26 milyon çıkmaz ki..."

- "Ben, 70 milyona bölmedim ki..."

- "Kaça böldün?"

- "550'ye!.." 

9 Nisan 2011 Cumartesi

KARİDES KOKTEYLİ


Adam gittiği restoranda garsonluk yapan Temel'i çağırıp;

-“Kardeşim ‘karides kokteylde bir tane bile karides yoktu” diye şikâyet etmiş .

-“Herhalde” diye cevap vermiş Temel sinirlenerek, “Ula! Pülbül yuvasi datlisunda pülbül mü var daa?.. Vezür parmaği datlisundada vezür parmağimu istiyacaksun !"



29 Mart 2011 Salı

UÇAKTA SİNEMA

İki farklı hava yolu yetkilisi uluslararası bir sempozyumda deneyimlerini paylaşırlar. Çay Hava Yolları yetkilisi, Fındık Hava Yolları yetkilisine;

-"Rize çıkışlı seferlerde yolcuya kısa film gösterisi sunmaya başlamıştık, bir kaç gün içerisinde vazgeçtik!"

-"Niçin?"

-"İlk film sonrası ekranda "Son" yazısı çıkar çıkmaz yolcular ayağa kalkarak uçaktan çıkmaya çalışıyordu da ondan!" 

22 Mart 2011 Salı

İNSAN GÖRÜNÜMÜNDEKİ TİLKİLERE İTHAFTIR!


 Bir gün tilki ormanda tek başına gezerken ağaca asılmış bir parça et görür. Etin yanına yaklaşarak incelemeye başlar ve etin arasına gizlenmiş bir bomba görür. Ete hiç dokunmadan 10-15 metre kenara çekilerek uzanır ve beklemeye başlar. Biraz sonra kurt çıkagelir ve eti görür, şöyle bir sağa sola bakınırken tilkiyi görür ve sorar:


- "Eti görmüyor musun?"


 Tilki:


- "Gördüm görmesine de ben orucum." der. 


Kurt:


- "Ben yiyebilir miyim o zaman?" diye sorar. 


Tilki:


- "Buyur ye, afiyet olsun!" der. 


Kurt eti ısırmasıyla bombanın patlaması bir olur ve  ağır yaralı bir şekilde 8-10 metre ileriye sürüklenir. 


Tilki bulunduğu yerden kalkarak etin yanına gider ve başlar yemeye. Buna dayanamayan kurt sorar: 


-"Hani sen oruç tutuyordun?" 


Tilki: 


-"Top atıldı duymadın mı?" der. 

25 Şubat 2011 Cuma

HİÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇÇ

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:

- “Kimsin?”

-“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”

Dudak bükülüp önemsenmediğini görünce, sormuş Hoca:

- “Sen kimsin?”

-“Mutasarrıf”ım demiş adam kabara kabara.

-“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.

-“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...

-“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.

-“Vezir” demiş adam.

-“Daha daha sonra ne olacaksın?”

-“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”

-“Peki ondan sonra?”

Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp;

- “Hiiiç.” Demiş

-“Daha niye kabarıyorsun be adam, demiş Hoca.. ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım; ‘hiçlik makamı’ında

2 Şubat 2011 Çarşamba

Temel Göz Doktoru


Göz doktorumuz Temel'e hastası; 


-"Doktor bey benim gözlerim kızarıyor." 


Diye şikayetini bildirmiş. Temel'in cevabı ise; 


- "Valla uşağım penumki de ariyyyi, ariyyyii ama ha teyince pulunmiyyi işte!" olmuş. 

26 Ocak 2011 Çarşamba

BEN VE ATIM


İtalyan mahkemesinde hakim davacıya sormuş:

- "Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz..!"

- "Efendim atım Marengo.

- Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!

- Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Marengo ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne halt ederdiniz!"

4 Ocak 2011 Salı

KAHİN

Ünlü ve zengin kadının İçi sıkılıyordu; anlayamadığı bir nedenle çok huzursuzdu. En iyisi ona gitmekti. Kendisine o yardımcı olabilirdi. Telefon açtı ülkenin en ünlü kahinine. 


-''İmkansız, tam çıkmak üzereydim!'' dedi kahin. 


-'lütfen!'' dedi kadın kendisini kıramayacagını düşünerek. 


Çok zengindi kadın, ülkenin en zenginlerinden. Doğa üstü güçlere inanırdı ve kahinin müdavimlerindendi. Tabii ki kahin böyle iyi bir müşteriyi kıramamıştı. Karşılıklı oturuyorlardı. 


Önlerindeki küreye baktı kahin; kaşları çatıldı, gözbebekleri büyüdü, alt dudagı düştü, kafasını kaldırıp ona baktı; 


- ''Çok üzgünüm!'' dedi. Bir an için duraksadı, belli ki söylemek istemiyordu. 


-''Ne'' dedi kadın ısrarla. 


Kahin; 


-''Kürede yarını göremiyorum!'' dedi. 


Yıkılmıştı kadın. Medyum bugüne kadar hiç yanılmamıştı. Yarın olmadığına göre bu gece ölecekti. Ne yapmalıydı? Evine gitti; vasiyetini yazdı ve biraz televizyon izledi. Uykusu gelmişti. Son gecesiydi ve ne yapacagını bilmiyordu. En iyisi uyumaktı. Böylece uyurken hiçbirşey hissetmezdi. Yatağına uzandı, gözlerini kapattı ve derin bir uykuya daldı. 


Uyandığında güneş yeni doğmuştu, kuş sesleri geliyordu. ''Cennette miyim?'' diye düşündü. Herşey gece bıraktığı gibiydi. Kalktı; sabahlığını giydi ve salona indi. Herşey normal gözüküyordu. Kahin bu kez yanılmış mıydı acaba? Kapıdaki gazeteyi aldı ve gözü bi habere ilişti. Manşette şöyle yazıyordu: ''Ünlü kahin öldü.'' 

3 Ocak 2011 Pazartesi

SULTAN'IN MEMELERİ




Pala, uzak doğuda Derebeyi saraylarından birinde  hizmetkarmış. Yıllardır Sultan'ı görür ve onun göğüslerine hayran olurmuş. Artık bir saplantı halini almış onda sultanın göğüslerine dokunmak. Tüm cesaretini toplayıp, Harem Ağası'na açılmış.

- "Bana Sultan'ın göğüslerini koklat. Ömür boyu biriktirdiğim bin altın senin olsun!" demiş.

Harem Ağası'nın aklı yatmış bu karlı işe. Kenar mahallelerde tanıdığı bir simyacı-büyücü karışımı bir kadın varmış. Ona gidip bir losyon hazırlatmış ve bu losyonu, Sultan'ın o gün banyodan sonra kullanacağı havluya iyice sürmüş. Sultan çıplak tenine havluyu sürünce, losyon etkisini hemen göstermiş. Göğüsleri yangın yeri gibi yanmaya başlamış. Saray doktorları merhemlerle, ilaçlarla çare bulamamışlar. Sultan acıdan, kaşıntıdan, yanmadan ölecek. Harem Ağası ortaya çıkmış ve Derebeyine;


- "Saray hizmetkârlarından Pala, derdinize derman olabilir. Onun salyası, her şeye iyi geliyor. Tek çare, Pala'nın dili. Sultanımızı ancak o kurtarır, eğer siz izin verirseniz," demiş.

Derebeyi çaresiz, çağırmış Pala'yı Harem'e. Pala, bir saate yakın Sultan'la yalnız kalıp muradına ermiş. Ne var ki söz verdiği halde, 1000 altını Harem Ağası'na vermeye yanaşmamış.

- "Bu olayı açıklarsan, ikimizin de kellesi gider. Bunu göze alamazsın. Hadi bakalım, çek arabanı!" demiş.

Harem Ağası çok kızmış. Öyle kızmış ki; ertesi gün, aynı yakıcı losyonu Derebeyi'nin banyodan sonra giyeceği donuna iki kat sürmüş. Sonra Pala'yı çağırtmış.


-"Derebeyi'nin kaşıntısı varmış, seni emretti!"

2 Ocak 2011 Pazar

2 SANİYEDE SIFIRDAN YÜZE

3 adam oturmuş eşlerine aldıkları hediyelerden bahsediyorlarmış .Birincisi demiş ki,

- 'Karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.'

Diğer ikisi anlamamışlar.

-Ne aldın?' diye sormuşlar.

-'Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu.' diye cevap vermiş.

İkinci adam demişki,

-'Bende geçen doğum gününde karıma 4 saniyede ...0'dan 100'e çıkan bişey almıştım.'

Hemen anlamışlar tabi ki:

- 'Heey, yoksa Ferrari mi aldın?'

Adam gülümsemiş:

-"Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok yakıştı.'demiş.

Bu sefer üçüncü adama sormuşlar:

-'Peki sen ne aldın karına?'

Adam demiş ki:

-Ben öyle bişey aldım ki; sadece 2saniyede 0'dan 100'e çıkıyor.'

Adam lar şaşırmışlar:

- 'Atıyorsun!' demişer, 'Öyle bir araba olmaz ki!'

Adam cevap vermiş:

-'Araba aldığımı kim söyledi? Ben sadece baskül aldım!" 

1 Ocak 2011 Cumartesi

NİÇİN AĞLIYORMUŞ

Nasrettin Hoca, bir gün zengin bir adamın cenazesinde hem tabutun yanında yürüyor hem de sesli sesli ağlıyormuş. Cenazeye katılanlardan biri onu teselli etmek için yaklaşmış.

- "Merhum akraban mıydı?"

Hoca cevap vermiş:

-"Yok akrabam değildi, bende ondan ağlıyorum ya!"