29 Aralık 2015 Salı

TERMOSDAKİ AKIL




Bir televizyon programında konuklar arasında bir profesör vardır. Programın sunucusu çokbilmiş tavrıyla profesöre:

-"Hocam, siz okumuş adamsınız, bilirsiniz termosa soğuk su koyduğumuzda suyu soğuk tutuyor, sıcak su koyduğumuzda suyu sıcak tutuyor. Termos suyun soğuk ya da sıcak olduğunu nasıl anlıyor?"

Profesör cevap verir:

- "Çok basit! Siz elinizi suya soktuğunuzda onun sıcak veya soğuk olduğunu anlamaz mısınız?"

Sunucu:

- "Anlarım ama benim aklım var?"

Profesör cevap verir:

- "Eee o kadarcık akıl termosta da var."

26 Aralık 2015 Cumartesi

ASKERLER


Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon B. Johnson İsmet İnönü'ye;

-"Mr.İnönü, sizde askerler devlet işine çok karışıyorlar." der.
Amerikan başkanına İsmet İnönü şu tarihi yanıtı verir.

-"Amerika'yı tüccarlar, Türkiye Cumhuriyetini ise askerler kurdu. Herkes kurduğuna sahip çıkar

24 Aralık 2015 Perşembe

AZRAİL


Adam, arabasıyla giderken yolda bekleyen birini görüp arabasına almış. Yolcu arka koltuğa oturmuş. Biraz hoşbeşten sonra şoför sormuş:
 
-"Eee hemşerim, kimsin, nereye gidersin?"

Yolcu cevap vermiş:

-"Ben Azrail'im, canını almaya geldim!"

Şaka yapıldığını düşünen şoför, alaycı bir tavırla sormuş:

-"Sen mi Azrail'sin?"

Yolcu sakin bir tavırla:

-" İnanmadın bana değil mi?"

-"Elbette inanmadım."

-"Bak şimdi, 500 metre ileride bir adam daha alacaksın."

Gerçekten de adamın dediği gibi 500 metre ileride bir yolcu el kaldırmış, şoför durup onu da arabaya almış. Şoför yanına oturan ikinci yolcuya sormuş:

-"Eee sen kimsin, nereye gidiyorsun?"

-"Abi adım Osman, ilerdeki şehre gidiyorum, beni şehir merkezinde indirirsen çok sevinirim."

Şoför de ikinci yolcuya dert yanmış:

-Yahu şu arkada oturan adam var ya, bana Azrail'im diyor. Görüyor musun şu herifi? Biz iyilik ediyoruz, o bizimle dalga geçiyor."

İkinci yolcu arkaya bakmış ve şoförü uyarmış:

-"Abi, ben arkada kimseyi göremiyorum!"

Şoför hışımla arkaya bakarak bağırmış:

-"Kör müsün be adam? Arka koltukta oturuyor ya!"

Şoförün yanındaki yolcu bir kez daha arkaya bakmış ve kimseyi göremeyince şoföre çıkışmış:

-"Abi senin kafan iyi mi, yoksa dalga mı geçiyorsun?"

Tam bu sırada arkadaki yolcu şoföre seslenmiş:

-"Gördün mü? hiç kimse, senin dışında beni ne görebilir, ne de duyabilir."

İyice afallayan şoförün korkudan dizlerinin bağı çözülmüş, bet beniz atmış. Arkadaki adam şoförü uyarmış:

-"Hadi arabayı kenara çek, iki rekat namaz kıl; canını alacağım!"

Şoför çaresiz bir şekilde arabayı kenara çekmiş, ağlaya ağlaya arabadan inmiş ve namaza durmuş bu arada onu kandıran iki uyanık araba hırsızı, arabayı gazlayıp kaçmışlar.

21 Aralık 2015 Pazartesi

NE ZAMAN GELİR?


Telefon uzun uzun çalar, bekçi cevaplar:

- "Alo,buyurun!"

- "Hayrettin Yılmaz orada mı?"

- "Yok efendim!"

- "Ne zaman gelir acaba?"

- "Allah bilir vallahi!"

- "Allah, Allah yoksa yanlış yerimi aradım. Orası neresi?"

- "Karacaahmet Mezarlığı."

16 Aralık 2015 Çarşamba

ISLIĞI BEN ÇALARIM

Dadaş bahçesinin duvarını yaptırmak için bir usta ile anlaşmış, ancak iki günde bitmesi gereken duvar bitmek bilmiyormuş. Zira usta her taşı koyduğunda iki adım geri atıp, duvarı süzüp ve marifetine ıslık çalıyormuş.

İnşaat sahibi Dadaş bakmış duvar bir türlü bitmiyor, dayanamamış ustaya müdahale etmiş:

-"Gardaş sen duvari ör, sılıği ben çalaram!"

KAÇANLAR SEVİNSİN


İran'da şah devrilmiş Humeyni başa geçmiştir. Şahın yakın korumalarından biri Türkiye ye kaçar. Gelir Erzurum'a Cumhuriyet caddesindeki bir otele yerleşir. Ertesi gün 12 Mart'tır kar tipi soğuk ki maazallah donarsın. İranlı şaşırır kalır tedariksizdir, üzerinde yalnız bir ceket vardır. Hükumet konağının önüne gelir ki bir şenlik bir bayram. Dadaşlar oynuyor davullar çalıyor.
İranlı merak eder birini çevirip sorar;

-"Eğeee siz neylersiz burda?"

Erzurumlu cevap verir;

-"Bu gün bizim mutlu günümüz gardaş, Erzurum'u düşmandan kurtardığımızın günüdür."

Soğuk iliklerine kadar işleyen İranlı Dadaşa bakar ve der:

-"Ay gardaş siz neye sevinirsiz ki bırahın da onlar sevinsin."

15 Aralık 2015 Salı

ÖKSÜRÜK İLACI



Adamın biri çok fazla öksürüyormuş. Doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktor da adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vererek;

-"İlaç bitinceye kadar yemeklerden sonra bir ölçek iç ve bitince kontrole  gel." demiş.

Adam on gün sonra doktorun karşısına çıkmış, doktor;

-"Öksürüğün nasıl oldu?" diye sorunca, Adam;

 -"Cesaret edipte öksüremiyorum ki!"demiş.

KIYAMET VE KUZU



Nasrettin Hocanın komşuları hocaya şaka yapmaya karar vererek;

-"Hocam “duyduk ki yarın kıyamet kopacakmış. gel senin şu kuzuyu keselim. Bir güzeli yiyelim” demişler. 

Hoca söylenenlere inanmaz ama yinede kabul etmiş görünür;

-“Yarın göl kenarında buluşalım. Orada keser yeriz.” der.

Ertesi gün  Hoca ve arkadaşları göl kenarında buluşurlar. Hoca;

-"Ben ateşi yakıp, eti pişirinceye kadar siz biraz gölde yüzün.” diye teklif eder.

Bu teklife bayılan  arkadaşları  kıyafetlerini çıkarıp göle girerler. Biraz zaman geçince gölden çıkmak istediklerinde  kıyafetlerini bulamazlar.

-"Hoca üstümüz başımız nerede!" diye sorarlar.

-"Kuzuyu pişirmek için onlarla ateşi kuvvetlendirdim." cevabını alırlar.

"-Aman hoca ne yaptın sen, biz şimdi ne giyeceğiz?" diye ağlaşmaları üzerine Hoca; 

"- Üzüldüğünüz şeye bakın, nasılsa yarın kıyamet kopmayacak mı?" diye cevaplar.

VALİZLER



Genç adam Londra'da uçağa binmek üzere havaalanına gelir, bankoya yanaşarak, valizlerini teslim ederken;

-"Biletimden göreceğiniz gibi New York'a gidiyorum. Ancak, verdiğim valizlerden birinin Amsterdam'a, diğerininde da Paris'e gitmesini istiyorum." der.

Görevli  şaşırarak; 

-"Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün değil!" diye cevaplar.

Bunun üzerine genç adam; 

-"Bunu duyduğuma çok sevindim. Geçen sene yapmıştınız da!"

25 Kasım 2015 Çarşamba

NE ALIRSINIZ ?

Yahya Kemâl, Çağaloğlu yokuşu  sonunda  biraz nefeslenip dinlenirken, yandaki lokantanın garsonu fırlayıp gelmiş;  

-"Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?"

Yahya Kemâl, tebessüm edip:

-"Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım."

PİRİNÇ VE ÇİÇEK



Amerikalı bir politikacı, Çin'deki gezisinde mevkidaşına alaylı bir edayla sormuş:

-"Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?"

Çinli politikacı cevap vermiş:

-"Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman."

ALO 171


Sağlık Bakanlığı ALO 171 telefonu çalmış, görevli telefonu açmış:

-"Alo sigara bırakma hattımı?"

-"Evet buyurun."

-"Adresimi versem lütfen 2 paket sigara bırakırmısınız!" demiş telefondaki ses.

5 Kasım 2015 Perşembe

HOCA CAMİDE

Nasreddin Hoca vaaz vermek üzere camiye girmiş, ön safta tek bir kişi dışında cami boşmuş . Konuşup konuşmama konusunda düşünen hoca sonunda o tek kişiye sormuş;

-"Tek cemaat sensin. Sana göre konuşmalı mı, yoksa konuşmamalı mıyım?"

Adam cevap vermiş;

-"Hoca ben, ahıra girseydim ve bütün hayvanların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim."

Bu sözlere hak veren Nasreddin Hoca vaaza başlamış ezana kadar konuşmuş durmuş. Ne hikmetse cami yinede bomboşmuş. Dua da ettikten sonra kendini mutlu hissetmiş ve dinleyicisinin de vaazın çok iyi olduğunu onaylanmasını isteyerek sormuş:

-"Vaazımı nasıl buldun?"

Adam cevap vermiş;

-"Eğer ahıra girip biri dışında tüm hayvanların kaçtığını görseydim, onu beslerdim, beslerdim ama elimdeki tüm yemi ona verip hayvanı çatlatmazdım."

7 Ekim 2015 Çarşamba

KIŞ İÇİN TEDBİR

Kuzey'de sahil kentimizde trafik ekibi bir aracı durdurmuş, belge kontrolünden sonra trafik memuru;

-"Kış için ne gibi tedbir aldınız?" diye sormuş.

-"Altuma uzin paçalu don giydum!" diye cevaplamış sürücü.

21 Eylül 2015 Pazartesi

ENSEYE TOKAT


Nasrettin Hoca yolda yürürken, biri ensesine öyle bir vurmuş ki, neredeyse yere düşecekmiş, hiddetle dönüp bakmış; karşısında kasabanın kadısının genç yeğeni değil mi. Nasrettin Hoca sormuş:

-"Bre densiz! Ne cür'etle vuruyorsun!"

-"Sizi birine benzettim vurdum, ne var bunda kızacak." 

-"Yürü, kadıya gidiyoruz!"

Gitmişler kadıya, ikisini de dinleyen kadı efendi, Nasrettin Hoca'ya vuran yeğenine kıyamamış ve Nasrettin Hoca'yı yumuşatıp, akrabasını kurtarmaya çalışmış:

-"Hoca, hislerini anlıyorum. Bu durumda herkes aynı şeyi hissederdi. Şimdi bu genç adam kendine bir tokat atsa, kabul eder misin?"

Nasrettin Hoca ısrar etmiş:

-"Olmaz, mahkeme yapılsın."

Kadı efendi, bunun üzerine akrabası olan genç adama dönüp çaresiz kararını vermiş:

-"Ceza olarak Nasrettin Hoca'ya 5 kuruş ödeyeceksin, hemen gidip getir!"
 
Nasrettin Hoca, para almaya giden genç adamın dönmesini beklemiş. Bir saat geçmiş, iki saat geçmiş, ama genç adam ortalıkta gözükmüyormuş. Mahkeme kapısının kapanma saatine kadar bekleyen Nasrettin Hoca, kadı efendinin ensesine okkalı bir tokat indirdikten sonra demiş ki: 

-"Kusura bakma kadı efendi, daha fazla bekleyememem, gelirse söyle ona; 5 kuruşu sana versin!.

15 Eylül 2015 Salı

KAHVALTI


Yeni evlenen çiftimiz ilk gecenin sabahında ilk kahvaltılarını yapacaklardır. Eşinin uyuyor olmasını fırsat bilen damat bey, gelin hanıma mükemmel bir kahvaltı hazırlamak için işe koyulur. Sessizce yataktan kalkan damat, ilk olarak bahçenin en güzel köşesine masa ve sandalyeyi taşır. Yeşillikler içerisinde harika bir masa hazırlamaya başlar. Bal, süt, kaymak, reçel, çikolata, yumurta, tahin, pekmez, domates, salatalık derken müthiş kahvaltı hazırlıkları son bulmak üzeredir. Neredeyse “Bir tek kuş sütü eksik” denecek cinsten bir kahvaltı olmuştur. Son olarak bahçeden topladığı gülleri de masanın ortasına koyarak mışıl mışıl uyuyan karısının yanına gider. Gayet kibar bir şekilde uyandırdığı karısını bahçeye davet eder. Bütün olan bitenlerden habersiz olan gelin, elini yüzünü yıkayıp bahçeye çıkar. Gördükleri karşısında ne diyeceğini şaşırır. Mutluluk, şaşkınlık hepsi bir birine girmiş durumdadır. Karısının sandalyesini çekip oturmasını sağlayan damat son adım olarak ta karısının çayını doldurur ve onu öperek şöyle der;

– "Bundan sonra sabah kahvaltılarını böyle istiyorum karıcığım"

BİRİNCİ SINIF


Alican okula yeni başlamıştır. İlk gün sonunda annesi Alican'a okulun nasıl geçtiğini sorar;

– "İlk gün nasıldı?"

– "Daha ilk günden bize sahtekarlığı öğrettiler yaa!"

 Annesi şaşırır ve tekrar sorar;

– "Nasıl yani?"

– "Bizim sınıfın kapısında 1.sınıf yazıyor ama bütün sıralarımız tahtadan."

SIPA


Köylü, yeni doğan bir sıpayı kucağına almış evine dönerken,iki çocuk kendisine takılır ve:

– "Hayrola amca, derler. Oğlunu nereye götürüyorsun böyle?" 

Adam, kendine yapılan bu terbiyesizliğe aldırmamış görünerek cevap verir:

– " Sizin okula kayıt yaptırmaya götürüyorum." der.

MÜHLET



Yargıç Temele sormuş;

-"Davacıya borcunu bir türlü ödemiyorsun neden ?" 

Temel boynunu büker. 

-"Vereceğum vermesine da “Paa üç ay muhlet ver.” teyum ama vermiii uç yıldır penu oyalii yarguç bey."demiş.

9 Ağustos 2015 Pazar

ARTAN VAGONLAR

Olay gerçektir ve Elazığ'da yaşanır. 1960 yıllında Elazığ Akıl Hastanesinden personelin bir ihmali sonucu bütün hastalar firar eder, Elazığ’ın cadde ve sokaklarına dağılırlar. Toplam 423 hasta kaçmıştır. Mülki makamlar panikler, Başhekime koşup "Doktor Bey ne yapalım?" diye sorarlar. O zamanın ünlü doktoru Mutemet Bey hastanenin başhekimidir.

Mutemet Bey: 

-"Bana bir düdük verin ve arkama yapışarak gelin" der. 

Başhekim Mutemet bey önde birkaç personeli arkasında trencilik oynayarak bütün Elazığ’ı "çuf çuf" nidalarıyla dolaşırlar. Başhekimin tahmini tutmuştur, bütün hastalar bu kuyruğa girer vagon olurlar. Lokomotif, yani başhekim Mutemet Bey yönünü hastaneye çevirince tüm kaçan hastalar hastaneye geri dönmüş olurlar. Sorun çözüldüğü için mülki makamlar ve doktorlar, trencilik oynayıp hastaneye döndükleri için de hastalar hallerinden çok memnundur. Ancak esas sorun akşam yoklama yapıldığı zaman ortaya çıkar; Hastaneye trencilik oynayarak gelenlerin sayısı 612 kişidir.

21 Temmuz 2015 Salı

DENİZ BİTTİ


Açık denizde teknenin kaptanı ölünce, Karadenizli diyerek Temel'i kaptanlığa getirirler. Bir gün, iki gün derken işler iyi gider, fakat üçüncü gün sabaha karşı gemi karaya oturunca bütün tayfalar:

- ''Ne ettin de karaya oturttun gemiyi kaptan?..'' diye sorunca;

Temel cevap verir:

- ''Pen pişey etmedum...Denuz pitti...'' der

GORİL&ASLAN


Bir genç askere gitmektense her türlü işi yapmaya razıydı. Bir gün köylerine gelen sirkten iş istedi. Sirk sahibi gence enteresan bir teklif yaptı. 

-"Gorilim geçenlerde öldü, onun postunu bürünüp bir de kafesine girdin mi, seni paraya doyururum, askerlik içinde kimse bulamaz." dedi.

Delikanlı kabul etti ve kimse fark etmeden uzun bir süre işler yolunda gitti. Bir gün, genç yanlışlıkla kendi kafesine gireceğine, kendini aslanların kafesinde buldu.ve dehşet içinde;

-"İmdat imdat” diye haykırmaya başladı.

Aslanların biri bunun üzerine;

-"Sus sersem!” diyehomurdandı.“Hepimizin foyasını meydana çıkaracaksın

BALIKLAR İÇER



Öğretmen sınıfa şu soruyu sorar;

-"Nehirler, çaylar, kar ve yağmur suları hep denize dökülüyor. Nasıl oluyor da deniz taşmıyor çocuklar?"

Öğrencilerden biri yanıtlar;

-"Suyun fazlasını balıklar içer de, ondan öğretmenim!"

YALANIN KATMERLİSİ

Uyanık mı uyanık bir seyyar satıcısı tezgahını kurmuş, etrafına bir çok insan toplamıştı. İçi su dolu bir şişeyi seyircilere göstererek;

-" Hey millet, bu ilaçtan kim bir tatlı kaşığı içerse ömrü uzar; bir kaç asır sapasağlam yaşar. Mesela bana bakın ne kadar sağlıklıyım değil mi? Bu ilaçtan bir tatlı kaşığı içtim ve 300 yıldır yaşıyorum." der.

Adamın sözüne hiç de inanmayan bir seyirci satıcının çırağına sorar;

-"Doğru mu diyor? Gerçekten bu kadar yaşlı mı ?"

Çırak;

 -"Valla tam olarak yaşını bilmiyorum, ama ben ona  200 yıldır çıraklık ediyorum" diye cevaplar.

AY KAÇ?

Nasreddin Hoca akşam namazından çıkmış, eve giderken tanımadığı bir adam gökteki dolunaya bakıyormuş, Hoca yaklaşınca, adam seslenmiş:

- “Efendi bugün ay kaç?”

- “Bilmem ki evlâdım” demiş Hoca, “Bu günlerde ay alıp sattığım yok.”

14 Haziran 2015 Pazar

VİZESİZ





Öğretmen sınavda öğrenciye sordu:

-"Kristof Kolomb'un en büyük başarısı nedir?"

-"Amerika'ya vize almadan girebilmiş olmasıdır."

KUŞ NEZLESİ

Temel Dursun'u üzgün görünce neyin var diye sordu. 

Temel:

-"Ula penum kuşim nezle oldi."

-"Kuş nasi nezle oliyi da?"

-"Niye ula kuş gribi oluyida! Kafesun kapisini açik unutmişum nezle olmiş."

18 Mayıs 2015 Pazartesi

OKULA GİTMEK İSTEMEYEN OĞUL


Sabah anne, oğlunun odasına girdi ve onu uyandırdı. 

-"Haydi oğlum, uyan artık, okula geç kalacaksın." 

Oğlu, yarı açık gözlerle annesine baktı ve uykulu bir sesle;

-"Bugün okula gitmek istemiyorum" dedi. 

Anne, oğlunun isteğine karşı çıktı: 

-"Okula neden gitmek istemiyormuşsun bakayım? İki ciddi neden söyle bana."

Oğlu bir yandan esnerken, bir yandan da annesini yanıtladı: 

-"Okuldaki tüm öğretmenler benden nefret ediyorlar, biiir. Tüm öğrenciler de nefret ediyorlar, ikiii.  Bu iki ciddi nedenim yeter mi, anne?" 

Annesi oğlunun nedenlerini geçerli bulmadı; 

-"Bunlar okula gitmemen için neden olamaz! Şimdi hemen kalk ve çabuk hazırlan." dedi.

Bu kez oğlu iki ciddi neden göstermesini istedi annesinden:

-"Sen de bana, okula kesinlikle gitmemi gerektirecek iki ciddi neden gösterebilir misin, anne?" dedi. 

Sabrı tükenme noktasına gelen anne, oğlunun üstündeki yorganı hızla çekti ve oğlunun istediği iki ciddi nedeni açıkladı:

-"Birinci ciddi neden, 52 yaşında koskoca bir adamsın, ikinci ciddi neden ise, sen o okulun müdürüsün."

11 Mayıs 2015 Pazartesi

BABAM İSTEMEDİ


İki eski dost yolda karşılaşmışlar, sarılıp kucaklaştıktan sonra biri sormuş:

-"Evlenmemişsin."

-"Evlenmedim ne yapayım, hangi kızı anneme gösterdimse hiç birini gözü tutmadı. Nihayet geçen yaz turnayı gözünden vurdum diye düşünüyordum, çünkü kız tıpkı anneme benziyordu. Ama yine olmadı!

-"Neden?"

-"Bu seferde babam istemedi!"

BÖYLE KADIN DOSTLAR BAŞINA

Adam ve karısı polis kontrolüne denk gelmiş, arabayı hemen sağa çekmiş.

Polis:

-"Beyefendi direksiyon başında cep telefonuyla konuşuyordunuz."

Adam:

-"Konuşmuyordum. Bipleyince şarjı mı bitiyor diye baktığım için elimdeydi."

Adamın yanında oturan karısı atılmış:

-"Aa yapma hayatım. Yarım saattir ortağınla tartışıyorsun."

Adam karısına tip tip bakarken polis yine sormuş:

-"Beyefendi emniyet kemerinizi neden takmadınız?"

-"Memur bey, takmıştım. Siz durdurunca çözdüm."

Karısı yeniden söze karışmış:

-"Hayatında bir kere emniyet kemeri taktın mı acaba!"

Adam sakin kalmaya çalışırken, polis yine sormuş:

-"Beyefendi sinyaliniz de kırık."

-"Kırık mı? Sabah kontrol ettim, kırık değildi. Yolda oldu herhalde."

Karısı:

-"Amma da attın. 3 haftadır söylüyorum yaptır diye!"

Adam en sonunda dayanamayıp karısına bağırmış:

-"Sussana ya! Bıktım zaten dırdırından!"

Polis kadına dönmüş:

-"Hanımefendi eşiniz size hep böyle mi davranır?"

Kadın cevap vermiş:

-"Hayır... sadece alkollü olduğu zaman."

26 Nisan 2015 Pazar

AMİN

Amerikalı bir grup asker Irak'da küçük bir mahalle marketine girerler alış veriş yaparkenkahrolsun Amerika'diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler. Sinirlenerek, bakkala;

-"Papağanı buradan yok et bir daha görmeyelim,duymayalım" derler.

Bakkal kara kara düşünmeye başlar çünkü papağanını çok sevmektedir. Derken aklına cami imamında bulunan papağan gelir, imamın yanına gider, başından geçenleri anlatır;

-"Hocam bir kaç günlüğüne papağanları değişelim" der.

Hoca kabul eder ve değişim gerçekleşir.Ertesi gün işgalci Amerikan askerleri tekrar gelir, papağanı görürler ve;

-"Biz sana bunu yok edeceksin demedik mi?" diye çıkışırlar.

Bakkal; papağanı değiştirdiğini söylese de askerleri inandıramaz. Askerin biri papağanı test etmek için yanında ve tekrarlamasını umarak bağırmaya başlar:

-"Kahrolsun Amerika!"

Papağandan cevap geçikmez:

-"Amin."

21 Nisan 2015 Salı

SIPA



Köyün birinde adamın lakabı "Eşek Hasan" imiş, lakapları da köyün ağası yakıştırırmış. Eşek Hasan'ın hanımı bu lakaptan rahatsız olmuş. Eşine demiş ki:

-"Herif, git ağaya söyle senin bu lakabını değiştiriversin, böyle hiç hoş olmuyor; Eşek Hasan aşağı, Eşek Hasan yukarı."

Eşek Hasan, hemen ağasının huzuruna çıkmış. Karısının isteğini ağasına anlatmış. Ağa, bu isteği uygun görmüş. 

-"Eşek Hasan, lakabını değiştireyim; ama bir kurban kesmen gerek. Kurbanı kes. Güzelce yiyelim. daha sonra adını değiştirelim."

Eşek Hasan, bunu gidip hanımına anlatmış. Hanımı da onaylayınca, evdeki büyük koçu ağanın evine götürüp kesmiş. Ziyafet verilmiş. Ağa Eşek Hasan'ın yeni adını kulağına söylemiş:

-"Bundan sonra senin adın, 'Sıpa Hasan' olsun!" demiş.

Sıpa Hasan sevinçle evine koşarak yeni lakabını karısına bildirmiş:

-"Gari, gari, ağam adımı değiştirdi. Yeni adım: Sıpa Hasan."demiş.

Karısı kahırlı bir şekilde karşılık vermiş:

-"A benim akılsız kocam, sıpa büyüyünce yine eşek olmayacak mı? Bu nasıl değişiklik böyle?"

3 Nisan 2015 Cuma

ASKER ALMA


Temel’ in tam tamına 12 erkek çocuğu varmış. 11 erkek çocuğunu askere gönderen Temel, 12. çocuk içinde askere davet mektubunu alınca canı sıkılmış.

– "Ula söyleyin padişahunuza, penum şeyime cüvenupda sağa sola savaş açmasun." demiş.

DÜŞÜNEREK OYNANAN OYUN


Temel mesir zamanı Manisa’ ya gelmiş. Mesir alanında 3-5 efe, ağır ağır kol vurup, diz bükerek zeybek oynuyorlarmış. Bir süre izlemiş. Temel’ in yabancı olduğunu gören Manisalı sormuş:

– "Nasıl buldun hemşerim, beğendin mi?"

 Temel:

– "Ne var canum punda! O kadar düşündükten sonra ben da oynarum da." demiş.

MASAL KİTABI

Adamın biri kitap satışı yapılan bir markete giderek tezgahtaki bayanla dalga geçmek için sormuş:

–" Pardon bakarmısınız, “Evin reisi erkektir” isimli kitap sizde var mı acaba?"

– "Maalesef beyefendi, masal kitabı satmıyoruz biz." diye cevaplar satıcı kız.

19 Mart 2015 Perşembe

EŞEK KADI OLMUŞ


Nasrettin Hoca'nın eşeği kaybolmuştu. Ama ne kadar aradıysa da bulamamıştı onu. Aradan aylar geçmişti. Densizliğiyle ün kazanan tanıdıklarından biri:

-"Hocam, demiş,haberin var mı,senin eşek Sivrihisar'a kadı olmuş."
 
Nasrettin Hoca yanıtlamış adamı:

-"Hiç şaşmam. Ben, ders verirken, kulaklarını dikip, öyle bir dikkatle dinliyordu ki. Sonunda adam olacağı belliydi."

O KADAR GEZSE


Nasrettin Hoca'ya dert yanıyorlar: 

-"Yahu Hoca senin karı çok geziyor."

Hoca:

-"Olur mu canım? O kadar çok gezse arada bir bizim eve de uğrar."

YEMESİ KOLAY OLSUN


Timur'un defterdarı hesapta bir yanlışlık yapar. Bunun üzerine Timur o defterdara kağıtları yedirir ve işten kovar. Yerine Nasrettin Hoca'yı alır. Nasrettin Hoca hesapları yufka üzerine yapmaya başlar. Timur, bunu görür ve sebebini sorar. Cevap aynen şöyle olur :

- "Yemesi kolay olsun diye !"

22 Şubat 2015 Pazar

YÜZÜK


Üçüncü Sultan Ahmet kendisine hediye edilen çok kıymetli bir zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlerine göstererek: 

-"Acaba bundan, daha kıymetli yüzük var mıdır?" diye sordu. 

-"Hayır efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz,"

cevabını verdikleri halde yalnız sadrazam Nevşehirli İbrahim paşa itiraz etti: 

-"Bundan daha kıymetli bir şey vardır padişahım!"

- "Nedir?"

- "O yüzüğün takıldığı parmak!"

Davetiyede Yazmıyor


İkinci Abdülhamid döneminde Edirne valiliğe ve kumandanlığında bulunan Müşir Arif Paşa Ramazan'da vilayet ve ordu erkanına çok zengin bir iftar düzenlerdi. Yine böyle bir Ramazan akşamı iftar edildikten sonra Paşa davetlilere:

-"Hadi efendiler, dedi namaz kılalım." dedi

 Davetliler arasında bulunan Bektaşi canlardan biri ceketinin cebinden iftar davetiyesini çıkarıp baktıktan ve tekrar cebine soktuktan sonra Paşa'ya sokuldu:

-"Velinimetim, davetiyede yalnız iftar yazılı; namaza dair bir kayıt yok!" diye itiraz etti.

Pay



Doktoru Neyzen’e içkiyi kesin olarak yasaklamıştı ve birgün yolda karşılaştıklarında elindeki içki şişesini görünce kızdı;

- "Ben sana içkiyi yasaklamıştım; sen elinde içki şişesi ile nereye gidiyorsun?

- "Arkadaşıma içki içmeye gidiyorum."

- "O zaman sana ait olan kısmı yere dök ve öyle git."

- "Dökemem benim payım altta duruyor.”"

  

27 Ocak 2015 Salı

İDRİS'İN KARNESİ

Temel oğlu İdris'in getirdiği karneye baka kalır. "Türkçe zayıf. Matematik zayıf. Vatandaşlık zayıf. Fen Bilgisi zayıf. Müzik zayıf." "Arkadaşlarla uyum Pekiyi. Hal ve Gidiş Pekiyi. Temizlik Pekiyi. Diş Koruma Pekiyi.."  Karısı Fadime'ye seslenir;

-"Uyyy ula Fadime; uşağa pizum öğrettiklerumuzun  hepsi pekiyi. Öğretmenun öğretemedukları ise
 hepsi zayıf daaa." der.

19 Ocak 2015 Pazartesi

SIR SAKLAMAK


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona;
-"Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş. 

Vezir : 

-"Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, 

Yavuz cevabi yapıştırmış: 

-"Ben de bilirim".

YALANDAN KİM ÖLMÜŞ



Kadın yataktan uzanarak aralıksız çalan telefona baktı. Yanındaki erkek sordu:

- "Hayatım, telefondaki kimdi?"

Kadın yanıtladı:

- "Kocam! Seninle iş yemeğindeymiş."

KAYMAKAM

Kasabanın en sevilen adamı bir ayyaşmış, onu içmekten vaz geçirmek için:

- "Bak sen kasabada çok sevilen bir adamsın bu kadar içmesen kasabaya belediye başkanı bile olursun" demişler.

Adam:

- "O da bir şey mi ben içince kasabaya kaymakam oluyorum" demiş.