7 Aralık 2016 Çarşamba

HOCANIN KEDİSİ

Hoca' nın canı et yemeği istemiş bir gün. Kasaptan iki kilo et alıp evine götürmüş.

- "Akşama güzelce pişir bunları," demiş hanımına.

Ne var ki o gün eve hanımı misafirleri gelmiş. Kadıncağız eti pişirip onlara ikram etmiş. Akşamda bir tarhana çorbası çıkarmış. Hoca' nın önüne. 

-" Et nerde?" demiş Hoca.

 Kadın doğruyu söyleyeceğine bir yalan kıvırmış. 

- "Eti kedi yedi," demiş. 

- "Getir şu kediyi bakalım" demiş Hoca.

Sonra teraziyi çıkartıp kediyi tartmış. Bakmışlar ki tam iki kilo geliyor. Hoca hanımına sormuş: 

- "Peki hanım demiş, kedi bu ise bizim et nerede? Et buysa kedi nereye gitti?"



GELİN ADAYI


Genç adam heyecanla eve gelmiş annesinin yanına giderek; 

-"Anneciğim, evlenmeye karar verdim ve hayalimdeki kadını buldum. Ancak senin de aynı fikirde olup olmayacağını merak ediyorum. Eğlence olsun diye yarın sana üç tane hanım arkadaşımı getireceğim. Bakalım hangisi ile evleneceğimi bulabilecek misin?" der.
 
Anne merakla kabul etmiş, ve getirmesini istemiş. Ertesi gün, genç adam yanında üç tane güzel hanımla eve gelmiş. Hep beraber oturmuşlar, sohbet etmeye başlamışlar.  Bu arada anne çay, pasta servisi yaparken, sorular soruyor, adayları tanımaya çalışıyormuş. Akşam olunca hanımlar izin isteyip, kalkmışlar. Genç, annesine dönerek; 

-"Tahmin et bakalım. Hangisiyle evleneceğim?" diye sormuş.

Anne, büyük bir kararlılıkla;

-"Kızıl saçlı olanla evleneceksin" diye cevaplamış.

Genç çok şaşırmış; 

-" Tam isabet, ve tam kaynanaca! İçlerinden bir tek onu sevmedim" demiş.

3 Aralık 2016 Cumartesi

BAŞKA DOKTORA


Kadın, işten dönen kocasına der ki;

-“Sorma hayatım. Bugün doktora gittim. Beni muayene ettikten sonra ne dedi biliyor musun? Bir ay deniz kıyısında tatil yapmam gerekiyormuş. Nereye gidelim dersin?”

Koca;

-“Başka bir doktora gidelim hayatım!” 

UMUT





Ahmet kaynanasından hiç hoşlanmazdı. Yakın arkadaşı Ali Rıza bu durumu bildiğinden;

-“Yahu sen hep kaynanadan yakınıp durmaz mıydın? Şimdi de Avrupa gezisine mi çıkarıyorsun?” diye sordu.

Ahmet;

-“Ne yapayım arkadaş, sık sık Avrupa’yı görmeden Allah canımı almasın deyip duruyor. Benimki bir umut işte! Belki oraları görürse ölüp gider be arkadaş!" der.

 

KERAMET

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu. Sonra o kadın ansızın onu terk etti. Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti. Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu. Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu. Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama:

-“Merhaba” dedi.

Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.

Kadın,

-“Beni tanımadın mı?” dedi.

Adam,

-“Hayır tanımadım” dedi.

-"Nasıl tanımazsın! Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben; Seni şair yapan kadın."

Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.

-“Kerâmet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu..."

27 Kasım 2016 Pazar

İLK HAFTA

Temel yeni bir ayakkabı almak için ayakkabıcıya gider. Beğendiği ayakkabının parasını ödeyip tam çıkacakken satıcı, 

-“Aklınızda bulunsun efendim, ayakkabı yeni olduğu için ilk hafta biraz sıkabilir” der. 

Bunun üzerine Temel:

- “Uyy  penda oni  ilk hafta ciymem daaa!" diye cevaplar.

3 Kasım 2016 Perşembe

BERBER TEMEL'İN KEDİSİ


Berber Temel Dursun’ u tıraş ediyormuş. Dursun'un dikkatini dükkanın önünde sürekli içeriye bakan kedi çekince dayanamayıp Temel’ e takılmış :

– "Ula Temel,  bu kedi galiba berberliğe çok merakludur. Her geldiğimde buralarda göreyrum oni."

 Temel muzipce;

– "Yok ula ondan değuldur. Arada bir kulak, burun keseyrum, kesuncada ona atayrum oni pekliyi."

SİYAH DAMATLIK




Öğretmen derste şunları anlatıyordu:

- "Düğünlerde gelinler neden beyaz giyer bilir misiniz? Bu onların en mutlu günüdür de ondan!

Arka sıralardan bir ses yükselir;

-"Damatların neden siyah elbise giydiklerini şimdi anladım.

BALIĞA İZİN


Ali, Hasan ve Recep; balığa gitmek için sözleşmişler. Balık günü buluştuklarında, eşlerini nasıl ikna ettiklerini anlatmakla işe başlamışlar.

Ali;

-"Vallaha çocuklar, izin alabilmek için gelecek hafta sonu evde badana boya yapacağıma söz verdim."

Hasan;

-"İnanın bende evdeki koltuk takımlarını değiştireceğime söz verdim, yani anlayacağınız bu balık işi bana çok pahalıya mal oldu."

Recep;

-"Ula uşak penumki kolay oldi da! Fadumeye sordum, tedumki haçan anamamu kidelum, yoksa pen paluğamu çıkayum? Ha oda deduki hayde cule cule."

25 Ekim 2016 Salı

KAHROLSUN AMERİKA


Bağdat'ta  alış veriş yapan işgalci Amerikan askerleri girdikleri bakkalda "kahrolsun Amerika" diye ses duyarlar. Etrafa bakınırlar ve sesin bir papağandan geldiğini görürler, bakkaldan kuşu yok etmelerini isterler.  

Askerler gittikten sonra bakkal kara kara düşünerek çareyi mahallenin imamında arar, kuşunu çok sevmektedir ve ayni kuştan kendindede olan imam belki bir çare bulabilir ümidi ile ona koşar.

İmam;

-" Askerlerin ayağı bakkaldan kesilene kadar kuşları değişelim." der  ve değişim gerçekleştirirler.

Ertesi gün işgalciler özellikle kontrola gelir ve papağanı görürerek kızarlar.

- “Sana bu kuşu yok edeceksin demedik mi? “ diye çıkışırlar.

Bakkal bu O papağan değil dese de inandıramaz. Askerler kuşu sınamak için hep bir ağızdan:
"Kahrolsun Amerika!!" diye bağırırlar.

Kuştan davudi bir nida yükselir:

-"Amin!"

NEYDİ?


İki yaşlı arkadaş sohbet ediyorlar:

-"Sorma birader, artık o kadar unutkan oldum ki, bazen merdivenin ortasında tereddüt ediyorum. Ben yukarı mı çıkıyordum, yoksa aşağı mı inecektim diye."

-"Yapma yahu, ben sana bir doktor tavsiye edeyim ona git. Ben gittim ve çok istifade ettim."

-"Kim o? Bana ismini, adresini versene."

-Bekle biraz. Hani bir aşk hikayesi, aşık dağları deliyordu. Kim di o?"

-"Ferhat."

-"Peki sevdiği kızın adı neydi?"

-"Şirin."

-"Hah tamam."

Der ve içeri seslenir:

-"Şirin, hayatım. Şu benim doktorun adı neydi?"

23 Ekim 2016 Pazar

EYVAH


Doğumevi bekleme salonuna hemşire koşarak girer , ilk sırada oturan adama yaklaşarak :

-" Sizi tebrik ederim, ikiz çocuğunuz oldu" der.

-" Ne tesadüf" der adam. " Minesota İkizleri - Basketbol Takımı"nda oynuyorum"

Bir saat sonra, aynı hemşire yine koşarak gelir,"Mr. Smith" ismini anons eder. Mr.Smith yerinden heyecanla doğrulur,

Hemşire ;

-" Artık üçüz babasısınız" der.

Mr. Smith şaşırır ve;

- " Olacak şey değil, ben de "3M Şirketi"nde çalışıyorum" der.

Hemşire bir daha göründüğünde üçüncü adama ;

-" Eşiniz dördüz doğurdu, kutlarım" der. 

Adam da şaşkınlıkla;

- " Ben de "Dört Mevsim Oteli"nde çalışıyorum" der.

O sırada yanında oturmakta olan adam hafif baygınlık geçirerek oturduğu yerden aşağı doğru kayar, yetişip müdahale eden hemşire;

-"İyimi siniz, ne oldu size?" diye sorar.

Adam kendine gelmeye çalışarak doğrulur ;

-" Temiz havaya ihtiyacım var, "101 Dalmaçyalılar Magazası"nın müdürüyüm de..."

21 Ekim 2016 Cuma

ÖĞRETMENİMİZ İDİ


Dönem sonunda öğretmen birlikte fotoğraf çektirmek için sınıfını bahçeye toplamıştı. 

-“Geleceği bir düşünün çocuklar! Yıllar sonra bu fotoğrafa bakarak, bu Yeşim eczacı oldu, bu Mahir  doktor oldu diyeceksiniz.”

Arkadan bir ses  duyulmuş;

-“Bu da öğretmenimizdi, nur içinde yatsın.”

17 Ekim 2016 Pazartesi

ENİŞTEME GÖNDERİN


Almanyanın büyük şehirlerinin işlek caddelerinden birinde baygın ve bitkin bir halde bulunan yaşlı adam, yoldan geçenler tarafından yakındaki hastahaneye getirilir. Hastahane katolik kilisesi kontrolündedir ve hemşirelik hizmetleri ile idari hizmetler rahibelerce yürütülmektedir.

Sedyeye yatırılan yaşlı adamın yanına kayıtdan sorumlu rahibe yaklaşarak;

-"Efendim herhangi bir kuruma bağlımısınız ve sigortanız varmı?" diye sorar.

Yaşlı adam;

-"Hayır hemşire işsizim ve sigortam yok." diye cevaplar.

Rahibe;

-"Ama efendim çok hasta ve bakıma muhtaçsınız, tedaviniz uzun sürebilir. Masrafları karşılıyacak herhangi bir yakınınız yokmu?" diye sorar.

Yaşlı adam:

-"Hayır kimsem yok! Bir kızkardeşim var oda sizin gibi fakir bir rahibe." diye cevaplar.

Bu cevaba çok içerleyen rahibe asabi bir şekilde;

-"Ne münasebet efendim niçin fakir olalım! Biz rahibeler yüce Mesih ile evliyiz!" diye çıkışır.

Konuşmadan sıkılan ve gücü tükenen yaşlı adam;

-"Lanet olsun o zaman tedavimi yapın ve faturayıda enişteme gönderin!" diye tıslar.

7 Ekim 2016 Cuma

YOLUNACAK KAZ


IV Murat iktidarı zamanında veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet ile halkın arasına karışırmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Bir gün yine böyle bir gezi sırasında İstanbula yakın bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:

-"Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız:

– "Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti."

Padişah:

– "Annen evde mi?"

Kız:

– "Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti."

Padişah:

– "Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri."

Kız:

– "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter."

Padişah:

– "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?"

Kız:

– "İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!"

Padişah kıza;

-“Öyleyse selametle kal!”

Deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş:

– "Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?"

Verzir:

 – "Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım," demiş.

Padişah:

– "O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim!" demiş.

Vezir telaşla fırlamış:

Nasıl öğrenirim? Diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.

Vezir:

– "Aman kız, hanım kız!… Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen."

Kız:

– "Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim," demiş.

Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

– "O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim."

Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:

– "O amca annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim."

Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

– "Amca “Eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de “Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim."

Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:

– "Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın  ne demek?"

Kız tebessüm edip açıklamış:

– "O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!"

TARTI


Yaşlı adamın eşi evde tereyağ yapıyor kendiside hergün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor, onunla geçiniyorlardı. Bakkal,adamın getirdiği tereyağını hiç tartmıyordu. Ancak birgün kuşkulanarak, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu. 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi. Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağıyla içeri girdi, bakkal sert bakışlarıyla bir daha senden tereyağı almayacağım dedi. Yaşlı adam üzülerek;

-"Efendim bir yanlışım mı oldu?" diye sordu.

Bakkal,efendi;

-"Senin bana getirdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın!" dedi.

Yaşlı adam utanarak başını öne eğdi ve;

-"Efendim bizim gramlarımız yok, sizden bir kilo şeker almıştım, gram olarak terazide onu kullanıyoruz." dedi.

Bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı.

3 Ekim 2016 Pazartesi

KOPYAYA AKILLI CEVAP



Öğretmen sınıfındaki ikizlerden birine:

-"Köpek hakkında yazdığın kompozisyon  kardeşiminki ile  ayni!" diye eleştirmiş.  

Öğrenci:

-"Evet öğretmenim çünkü aynı köpeği anlattık."

DEDESİNİN HESABI





Adamın biri bir lokantanın önünden geçerken bir yazı görür. 

- "Siz yiyin torununuz ödesin!"

Hoşuna gider ve içeri girip sorar;

- "Bu gerçekten doğru mu?"

- "Evet beyim kesinlikle doğru" derler.

Sipariş verir patlayana kadar yer ve tam kalkmak üzere iken garson elinde hesapla gelir.

- "Pardon beyefendi borcunuz, 50lira!" der.

Gözleri yerinden fırlayan adam;

- "Eeee siz bana ne dediniz, şimdi ne yapıyorsunuz hani torunum ödeyecekti," diye çıkışır.

Garson;

- "Ama beyefendi doğru sizinkini torununuz ödeyecek! Bu dedenizin hesabı!" der.

KESTİRME


Karadenizli atlet övünüyordu: 

-"Ula pen 100 metreyi tam 8 saniyede koşayurum."

-"Ciddi misin? Bu bir dünya rekorudur. Nasıl yapıyorsun bunu?" diye sordu muhatabı.

Karadenizli atlet kasılarak cevap verdi:

-"Çestirmeden cideyurum daa! Çestirmeden."

KARIM BAKIYOR


Rahat ve vurdum duymaz bir adamın evi yanarken, komşusu koşarak yanına gelmiş.

-"Koş komşum koş! Evin yanıyor." demiş.

Adam sakince cevaplamış:

-"Vallaha komşum ev işlerine karım bakıyor."  

25 Eylül 2016 Pazar

EMRİ DOĞRU UYGULAMAK


Ahmet Vefik Paşa Bursa alisi iken Mudanya kaymakamına belirttiği  bir noktaya kadar Bursa yolunun iki tarafına ağaç dikilmesini diye emretti. Elde mevcut olan fidanlar fazla geldiğinden kaymakam gösterilen yeri geçirtti. Ahmet Vefik Paşa tayin ettiği noktadan ileriye dikilen ağaçların hepsini söktürdü. Hikmetin soranlara şu cevabı verdi: 

-“Mudanya kaymakamı verdiğim emri bu kere fazla icra etti, yarın da eksik yapabilir, tamamını yapmaya alışmalıdır.” 

MÜNASEBETSİZ


Mahalleye yeni taşınan bir komşunun adı birkaç gün içerisinde “Münasebetsiz Mehmet Efendi”ye çıkmış. Yakın komşusu, takılan lakaptan dolayı yeni komşuyu merak ederek yemeye davet etmiş. İlk sohbette, aklı başında bir adam olduğunu görmüş. Yemeğin ilerleyen safhasında; Münasebetsiz Mehmet Efendi dereden tepeden bahsettikten sonra birdenbire ev sahibine sormuş;

-" Efendim, zurna çalmasını bilir misiniz?"

Ev sahibi çok şaşırmasına rağmen:

- "Hayır, bilmem."diye cevaplamış.

Münasebetsiz Mehmet Efendi:

-"Benim Bursa’da halamın damadının ihtiyar bir teyzezadesi vardı."

-" Evet..."

- "O da zurna çalmasını bilmezdi."

Ev sahibi takılan lakabın nedenini anlamış.

21 Eylül 2016 Çarşamba

GÖRÜRSEM SÖYLERİM



Komşusu Nasreddin Hoca’ya;

- “Bana bak Hoca, kulağını bükmesi benden. Şu karına bir şey söyle, sabahtan aksama kadar ev ev dolaşıyor, konu komşu bırakmıyor. bizim karılarında iş yapmasına engel oluyor.Söyle de azıcık evinde otursun.” 

Hoca:

- “Peki, görürsem söylerim…”

YANLIŞ İSTİKAMET


Temel trene binmiş, Kontrol gelmiş, biletinin İstanbul'a olduğunu, trenin Ankara'ya gittiğini söylemiş. Temel şakınlıkla:

- "Peçi maçinist yanlış istikamete cittiğini piliy mi?" diye sormuş.

BİLSEM ARARMIYIM


Nasrettin Hoca bir gün anahtarını kaybetmiş bahçede döne döne ararken hanımı sormuş;

-"Efendi nerede düşürdün?

Hoca;

-"Ah hatun nerede düşürdüğümü bilsem, hiç ararmıyım!" demiş.

NEREDE


Evde coğrafya dersi çalışan oğlan babasına sorar:

-"Baba, Lehistan nerededir?"

-"Ben ne bileyim oğlum. Evi toparlayan annen. Git ona sor."

10 Eylül 2016 Cumartesi

SÜNNETTİR


Nasreddin Hoca'nın evine bir gün üç molla misafirliğe gelir. Üçü de birbirinden obur şeylermiş. Hoca ne yemek çıkarmışsa silip süpürmüşler. O kadar ki sahanlarda yemek bitince, bunu da "sünnettir" diye ekmekle iyice sıyırıvermişler. Bu sırada odaya Hoca'nın oğlu girmiş.

Mollalar Hoca'yı memnun etmek için: 

-"Aman ne güzel çocuk... Adı ne bunun?" diye sormuşlar.

-"Adı Farzdır," demiş.

Mollalar şaşırıp birbirlerine bakmışlar:

-"Bu ne biçim isim Hoca Efendi?" demişler. "Şimdiye kadar böyle bir isim hiç duymamıştık."

Hoca hemen taşı gediğine koymuş: 

-"Yahu, sünnet diyeyim de onu da mı yiyin?"

ÖBÜRTARAF


Adamın biri ölmüş, Hoca'ya yıkamaya getirmişler. Hoca kapıyı kapatmış, herkes beklemeye başlamış. Aradan 15 dakika geçmiş ses yok, yarım saat geçmiş ses yok, 1 saat geçmiş ses yok. İki saat sonra hoca kapıdan çıkmış. Merakla sormuşlar:

-"Hocam ne oldu, iş neden bu kadar uzadı?"

-"Ne olacak! Rahmetli öbür tarafa gitmemekte ısrar etti. Ondan bu kadar uzadı.

PİYANİST


Piyanist büyük konser için Viyana’dadır. Çok güzel bir konser sonrası soyunma odasına giderken yolda bir adam çiçeklerle yanına gelir.

– "Bravo hemşerim. Karadeniz seninle gurur duyuyor."

Piyanist bunun üzerine çok şaşırır ve sorar;

– "Sen nereden bildin benim Karadenizli olduğumu?"

– "Valla genelde piyanonun başına oturan piyanist, taburesini piyanoya doğru çeker. Sen piyanoyu kendine doğru çekince anladım.

4 Ağustos 2016 Perşembe

YANLIŞ NUMARA


Almanya'da çalışan Temel memleketteki eşi Fadime'ye telefon etmiş. Telefonu bir başka kadın açınca Temel şaşırıp sormuş;

-" Sen de kimsun?"

-"Ben evin hizmetçisiyim." demiş kadın. 

- "Ula pizum evde hizmetçi yokidu."

- "Hanım beni bugün işe aldı efendim."

- "Ula o evun hanımı ise pen de beyiyum. Çabuk o hanımın olacak kariyi telefona çağır. "

- "Çağıramam efendim."

- "Niye ?"

- "Çünkü hanımım yatak odasında ve kocası ile birlikte."
 
- "Uyy! Sen ne deysun? Pana pak 100 pin lira kazanmak istersen ikisinu de hemen öldür. 

- "Tabii isterim 100 bin lira benim 100 aylık maaşım."

10-15 dakika sessizlikten sonra;

-"Mutfak bıçağı ile ikisini de öldürdüm efendim cesetleri ne yapayım."

- "Pizum arka pahçedeki havuzun yanına göm o şerefsuzleri."

- "Ama efendum, burası apartman dairesi ve ne bahçe ne de havuz var."

Bir saniye sessizlikten sonra çevirdiği numarayı kontrol eden eden Temel; 

-"Pardon Hanımefendiciğum pardon!" demiş " Yanliş numarayi çevirmişum!"

ÜÇÜMÜZDE YANILDIK ÜÇÜMÜZDE


İki genç tıp öğrencisi, tıp fakültesi hastahanesi bahçesinde çay içiyorlarmış, sıkıntıyla yürüyen yaşlı bir adam görmüşler.

-"Bak, demiş öğrencilerden biri, zavallının hemoroidi azmış." 

-"Hadi ya, demiş öteki, amca bel fıtığından böyle yürüyor."

Hemoroiddi, bel fıtığıydı tartışmaları sürüp giderken, öğrenciler gerçeği, sahibinden duymaya karar verip sıkıntıyla yürüyen adama sokulurlar.  Ona tıp öğrencisi olduklarını söyleyerek; 

- "Ben diyorum ki, hemoroidden böyle yürüyorsunuz; arkadaşım da bel fıtığından olduğunu söylüyor. 
Amcacığım, söyle bize, acaba hangimiz yanıldık?"

-"Üçümüz de yanıldık evlatlar, üçümüz de" der yaşlı adam. 

Öğrenciler, hayretler içinde kalıp, 

-"Hayırdır amca, ne demek üçümüz de yanıldık, neden böyle yürüyorsunuz?" 

Yaşlı adam;

-"Bakın çocuklar yolda yürürken gaz sıkıştırdı sandım, yelleneyim  derken altıma kaçırdım.

15 Temmuz 2016 Cuma

KÖPRÜ


Kamyon sürücüsü "dikkat, alçak köprü" ikaz levhasını fark ettiğinde iş işten çoktan geçmişti. Olanca hızıyla köprüye bindirdi ve sıkıştı kaldı. Trafik ve kurtarma ekibi geldiğinde polis sıkışmış kamyonda, sürücüye yaklaşarak laf olsun diye sordu:

- "Köprüye sıkıştınız, he?"

Sürücü canı burnunda homurdandı:

- "Yo, köprü taşıyordum, mazotum bitti."

YEMEK


Hava Yollarında yemek servisi esnasında hostes yolcuya kibarca gülümseyerek sordu;

- "Yemek ister misiniz efendim?"

Kendini lokantada zanneden yolcu hostesin gözlerine bakarak;

- "Seçeneklerim neler?" diye sordu.

Hostes yine kibarca gülümseyerek seçenekleri sundu;

- "Evet veya hayır."

5 Haziran 2016 Pazar

ÇAPAK


Temel arkadaşlarıyla sinemaya gider, erkek oyuncu bir sahnede sevgilisine şöyle der; 

-“Sevgilim, gözlerimde ne görüyorsun?” 

- "Aşkımızı!"

Film biter, Temel eve doğru yola koyulur. Fakat izlediği filmin o sahnesinden çok etkilenmiştir. Eve gelir. Kapıyı genç eşi Fadime açar. Temel filmde izlediği gibi hanımına derince bir bakış atar ve kendini zorlayarak filmdeki şive ile sorar; 

-“Sevgilim! Gözlerimde ne görüyorsun?” 

Kocasının gözlerine iyice bakan Fadime şöyle cevap verir; 

-“Uy demel  o ne çapak oyle.”

26 Mayıs 2016 Perşembe

ACI ÇEKEYRUM


Temel evlerinin önünde yeni aldığı kamışlı oltasını sallayıp denize atmaya çalışırken nasıl olduysa oltayı kendi poposuna batırmayı başarmış. Pencereden Temel'i seyreden Fedime kocasını hararetli bir mücadele içinde görünce büyük bir balık çektiğini zannedip bağırmış;

-" Ne çekeysun Temelum?" 

Temel bezgin şekilde cevap vermiş;

-" Şimdiluk sadece acı çekeyrum Fadimeciğum"

Kaynak:Ulvi Puğ

7 Mayıs 2016 Cumartesi

MİDEDEKİ BİLYE


Sağlık Ocağı Doktorunun karşısına mahallenin iki afacanı dikilmiş. Birisi:

-"Bir bilye yuttum çıkarabilirmisiniz?" diye sormuş

Şaşkınlıkla Doktor öteki çocuğa bakınca:

-"Onun yuttuğu bilye benim de, almaya geldim." demiş diğeri.

ORUÇ GİTTİ AMA

Ramazanda susuzluğunu giderecek ıssız bir yer arayan Bektaşi'nin biri, tenha bir sokakta gürül gürül akan bir çeşme görünce ağzını dayayarak içmeye başlamış. Oradan geçen biri görüp:

-"Aman baba erenler ne yaptın? Oruç gitti," diye seslenmiş.

Bektaşi, ağzından süzülen suları silerek;

-"Oruç gitti, ama fakire de can geldi!" demiş.

30 Nisan 2016 Cumartesi

EPİLASYON ALETİ


Oldukça kibar görünüşlü bir hanım uçakla İsviçre'den, İngiltere'ye dönmekteydi. Yanında oturmakta olan gencecik papaza;

- “Özür dilerim peder, sizden bir iyilik yapmanızı isteyebilir miyim?” diye sordu.

Papaz;

- "Elbette kızım, senin için ne yapabilirim?" diye cevapladı.

Kadın açıkladı:

-“Efendim derdim şu; kendime yeni bir epilasyon aleti aldım ve buna hatırı sayılır bir para verdim. Yeni olduğu için gümrükte elimden alırlar diye korkuyorum. Acaba gümrükten geçişte bunu cübbenizin altına saklayabilir misiniz?”

Papaz;

- “Tabi ki yapabilirim evladım ama biliyorsunuz ki ben yalan söyleyemem.”

Kadın;

- “Çok temiz ve dürüst bir yüz ifadeniz var peder, eminim ki size soru filan sormazlar” dedi ve pahalı epilasyon aletini papaza verdi.

Uçak hava alanına vardı. Papaz gümrükten geçerken gümrük memuru;

- “Peder, bildireceğiniz herhangi bir yükünüz var mı?” diye sordu.

Bunun üzerine Papaz;

- “Başımdan kuşağıma kadar ki bölümde açıklayacağım herhangi bir şey yok, evladım” cevabını verdi.

Bu cevabı garip bulan memur;

 -“Peki kuşağınızın altında kalan bölümde neyiniz var?” diye sordu.

Papaz anlattı;

- “Hanımların kullanması için yapılmış, mükemmel, küçük bir alet var ama şimdiye kadar hiç kullanılmadı!!”

Gümrükçü kahkahadan kırılarak;

- “Tamam peder geçebilirsiniz” dedi.

25 Nisan 2016 Pazartesi

HOCANIN EN SEVDİĞİ


Nasrettin Hocaya sormuşlar:

-"Hocam, dünyada en çok kimi seversin?

-"Terzimi severim," diye cevap vermiş.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

-"Aman hocam dünyada sevecek o kadar çok kimse varken terzi de kim oluyor? O da nereden çıktı? Neden terzi?"

Hoca, bu soruya şöyle cevap vermiş:

-"Dostlarım, evet ben terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle mi? Maazallah bir kez benim hakkımda karar verdiler mi, ölünceye kadar beni hep aynı gözle görürler.

8 Mart 2016 Salı

MASAL



Minik kız ebeveynlerinin yatak odasına gidip yatmakta olan  annesinden ona  masal anlatmasını ister.
Annesi karanlıkta kızını başucunda görünce şaşırarak;

-"Bir tanem neden halen uyumadın?  Neredeyse sabah oluyor!" der,

Minik kız;

-"Biliyorum anne ama uyuyamadım bana masal anlat?" diye yalvarır.   

-" Gel yanıma yat, baban çok geç kaldı gelmesini beraber bekleyelim o nasılsa gelince bir tane anlatacak beraber dinleriz!" der.

5 Mart 2016 Cumartesi

FİŞE TAKILI UNUTULAN ÜTÜ


Karı koca tatile çıkmışlar, arabaları ile evlerinden epey uzaklaştıktan sonra karısı panik ile bağırmış;

- "Eyvahh! Ütüyü  takılı unuttum, fişini çekmediğimden eminim, korkarım evimiz yanacak!"

Koca sakince cevaplamış;

- "Bi şey olmaz, evimiz falan yanmayacak!"

- "Neden bu kadar eminsin?" diye sormuş karısı,

- "Korkma!  Ben de lavabonun musluğunu açık unuttum." demiş adam. 

6 Şubat 2016 Cumartesi

KADININ CÜBBESİ


Akşehir kadısı keyfine düşkün bir adammış. Akşehir'de halkın yanında içki içemeyeceğini iyi bilen kadı efendi, canı içmek isteyince; şarap şişesini alıp, bağlara gidermiş. Kadı efendi bir gün şarap şişesini alıp bağlara gitmiş, kendisini kimsenin görmeyeceği bir yere varınca; şarabını içmeye başlamış. İyice sarhoş olan kadı efendi, cübbesini, sarığını bir yere fırlatıp atmış ve kendisi de sızıp kalmış. Nasrettin Hoca'nın da bir cübbeye ihtiyacı varmış. Üstündeki epey eskiymiş. Yerlere atılmış cübbeyi görünce hemen alıp sırtına giymiş. Kadı akşama doğru ayılmış, bir bakmış ki; cübbe yok. Cübbesini arayan kadı efendi, bulamayınca; çalındığını sanmış. O halde evine gelen kadı efendi, adamlarına emir vermiş: 

-"Yarın sabah kimin sırtında benim cübbeyi görürseniz; hemen yakalayıp getirin!"

Ertesi gün çarşıyı pazarı dolaşan kadının adamları, bir bakmışlar ki; kadının cübbesi Nasreddin Hoca'nın sırtında. Bunu gören adamlar, Hoca'yı apar topar yakalayıp kadının huzuruna getirmişler. Kadı cübbeyi tanıyınca sormuş: 

-"Hoca efendi, bu cübbeyi nereden buldun?"

-"Dün bazı arkadaşlarla bağda dolaşıyorduk. Bir de ne görelim? Saçı sakalı ağarmış, şöyle sizin gibi kelli felli bir adam, zil zurna sarhoş olmuş yatmıyor mu? Yanında da içilmesi haram olan koca bir şişe şarap da var. Cübbesini sarığını çıkartıp atmış. Bu halde oralardan bir hırsız geçecek olsa cübbeyi çalacak. Buna meydan vermemek için cübbeyi aldım. Sahibi çıkınca hemen çıkarıp vereceğim. Şahitlerim de var."

Kadı şöyle sakalını bir sıvazladıktan sonra biraz düşünmüş ve demiş ki: 

-"Sen o cübbeyi sağlıkla giymeye devam et Hoca efendi, o cübbenin sahibi çıkmaz!"

4 Şubat 2016 Perşembe

ONDAN AL ÖTEKİNE VER !


İncili Çavuş İstanbul’a yeni geldiği sırada bir müddet boşta kalmış ve getirdiği birkaç kuruşu sarfedip, zarurete düşmüştü. Son günlerde nezdinde ancak iki akçelik bir tek sikke kalmıştı. O gün bununla savmak mecburiyeti hasıl olmuştu. Bir bakkal dükkanına girip, bir akçelik peynir almış. İki akçelik sikkeyi vermiş. Bakkal parayı çekmecesine atarak, diğer bir işle meşgul olmaya başlayınca İncili :

-"Üstü olan  bir akçeyi vermedin?"

-"Ne demek? Verdim ya? Vermedin, vermiş olsaydın istermiyim?

-"Verdim, sen unutmuşsun?"

-"Dostum emin ol ki vermedin."

-"Artık çok oluyorsun, verdim."

-"Bu vesile ile peyniri bedavaya mı almak istiyorsun?"

İncili bakkaldan parayı alamayacağını anladıktan sonra “la havle” diyerek oradan karşıdaki fırına gidip:

-"Şuradan bir akçelik ekmek ver." demiş.

Ekmeği alınca yürümüş, fırıncı parayı vermediğini görerek arkasından bağırmış:

-"Hey arkadaş ! hani ya ekmeğin parası?"

İncili dönüp hiddetle:

-"Verdim ya ! kaç kere vereceğim?"

-"Canım vermedin?"

-"Sen unutmuşsun. Ekmeği istediğim vakit parayı verdim."

İncili yoluna devam ile oradan savuşur. İyice uzaklaştıktan sonra der ki:

-"Yarabbi, sen bilirsin ki bakkal bir akçe fazla aldı. Ekmekçi de parasını hiç alamadı. Artık ahirette sen bakkaldan al ekmekçiye veriver. Bende hak kalmasın."

HER ŞEY ALLAH'TAN

Bektaşi, sokakta dolaşırken kendi kendine, "Her şey Allah'tan, her şey Allah'tan" diye mırıldanır dururmuş. Bunu gören densizin biri, Bektaşi'nin arkasından yaklaşıp ensesine kuvvetli bir tokat patlatınca, can havliyle geri dönen Bektaşi'ye :
-"Her şey Allah'tan, her şey Allah'tan" diyerek Bektaşi'yle alay etmiş.

Bektaşi:

-"Ben de biliyorum her şey Allah'tan da, sadece bu iş için hangi deyyusu aracı etti , ona baktım." demiş.

28 Ocak 2016 Perşembe

İKİ EVLADUN ACISU


Rahatlığı ile herkesi çileden çıkaran Temel'in karısı doğum yaparken ölmüş. En iyi arkadaşı Dursun kan ter içinde Temel'in oturduğu kahveye koşmuş. Dursun'u kan ter içinde gören Temel hiç istifini bozmadan nargilesinden bir nefes almış. Dursun ise, Temel ne kadar vurdumduymaz olsa da, acı haberi alıştıra alıştıra vereyim demiş. 

-"Ula Temel, puraya gelirken evunizun önünden geçtum."

- "Olabilur, pizum ev zaten yolun üstündedur."

-"Ama evin önünde püyük bir kalabaluk vardu."

-"Olabilur, pir olay vardur, herhalde."

-"Ula , senun kari gebeydu değil mu?"

-"He ula! Kariların gebe kalmasundan tabii ne vardur?"

-"Sahi senun kari doğurmuş."

-"Gebe kadun doğurmayacak da pen mu doğuracağum?"

-"Ama karun ikiz doğurmuş."

- "Normal, karimun kendisu da zaten ikizdi."

-"Yazık ki uşaklarun piri ölmuş."

-"İsabet, bu devirde iki uşağa birden pakamazduk."

-"Sonra diğeru da ölmuş."

-İkizlerde çok sık rastlanan pir durumdur bu, piri ne yaparsa öbüru da yapar."

-"Daha sonra anneleri de ölmuş."

Temel nargilesinden bir nefes daha çekip konuşmuş;

-"Eee, iki evladun acısuna hangi ana yüreği dayanur?"

26 Ocak 2016 Salı

FESİMİN PÜSKÜLÜ


Arkadaşları, yeni evli gence, bir çay sohbetinde:

-“Sen evleneli neredeyse bir sene oldu, ama maşallah sizin evden çıt çıkmıyor, siz hiç tartışmaz mısınız?” diye sorarlar.

-“Hayır” diye cevaplar yeni evli genç ve ilave eder:

-“Akşam işten geldiğimde, kapı açılınca hanıma şöyle bir bakarım. Eğer hanım, eteğinin ucunu belinde topladıysa bilirim ki hanımın günü iyi geçmemiş ve havası yerinde değil. Hiç ekmek, yemek sormadan usulca mutfağa süzülür, aceleyle birkaç lokma atıştırır ve ortalıktan toz olurum. Olur ya bazen de benim asabım bozuk olur. O zaman fesin püskülünü her zamankinin aksine soldan sarkıtırım. O da bunu görür, asabi olduğumu anlar ve hiç sesini çıkarmaz, hemen yemeğimi, çayımı hazır eder. Etrafımda pervane gibi döner. Bu nedenle biz hiç kavga etmeyiz.

Dinleyenlerden biri:

-“Peki birader, kapı açıldı, yenge eteğin ucunu belinde toplamış, sen de fesin püskülünü soldan sarkıtmışsın. İki taraf da asabi, o zaman ne olacak?” diye sormuş.

Ötekiler de;

-“Hah! Şimdi ne olacak?”demiş.

Genç gülümsemiş;

-“Bundan kolay ne var, fesin püskülünü hafif bir fiskeyle soldan sağa atarım”
demiş.

22 Ocak 2016 Cuma

ATM İLE


Spor yapan yaşlı çapkın sahaya fıstık gibi bir kızın girdiğini görünce spor hocasına sorar;

- "Bu kızı etkilemek için ne ile çalışmamı önerirsiniz?" 

Spor hocası bir kıza bir adama baktıktan sonra cevap verir; 

-" Sahanın yanınındaki ATM ile!"

7 Ocak 2016 Perşembe

SÖZ VERMİŞ


Yoksul bir ihtiyar yakındaki hamama gider, yıkanıp çıkar, parası olmadığı için de yıkanırken bir eşyasının çalınmış olduğunu söylermiş. Bu yüzden hamamcıyla çekişir, para vermeden çıkar gidermiş. Bir gün hamamcı:

–" Baba, demiş, istediğin zaman gel yıkan. Para da verme. Ama bir şeyinin çalındığını söyleme. Müşteriler bu sözüne inanabilirler."

İhtiyar adam eyvallah deyip gitmiş, zaman zaman gelip yıkanmaya devam etmiş. Bir gün hamamcı, ihtiyarın bohçasında bir tek donunu bıraktırmış, onun dışındaki çamaşırlarını saklatmış. İhtiyar adam hamamdan çıkınca donunu giymiş, sonra hamamcının karşısına geçip durmuş.

– "Söz verdim. Bir şeyim çalındı demeyeceğim. Ama sen de insaf et. Ben hamama bu kılıkta mı geldim?

5 Ocak 2016 Salı

AŞK KARIN DOYURURMU?


Erzurumlu dedeye sormuşlar:

-"Aşk karın doyurur mu?"

Dede cevap vermiş:

-"Eymekle yersen doyurur gurban olim!"