TARİHİ FIKRALAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TARİHİ FIKRALAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Ocak 2023 Pazar

BİLLUR KÂSE



Fuad Paşa, kısa bir süre için fevkalâde yetkilerle Kremlin'e büyükelçi olarak gönderilmiş, bu görevi sırasında, bir kabul resminde kendisini çok güzel ama eğitimi noksan bir Rus prensesi ile tanıştırmışlar. Merasimden sonra kendisine sormuşlar:

—" Nasıl buldunuz prensesi?"

Fuad Paşa bir diplomat gibi değil, içinden geldiği gibi cevap vermiş:

— "İçi sirke dolu billur bir kâse gibi."


KETUM FUAD PAŞA

                             
              
Pek mağrur ve şımarık olan III.Napolyon , Sultan Abdülaziz ile buluşacaktı. Fuad Paşa’da ona refakat için Elize Sarayı’na gelmişti. Fransa teşrifat nazırı, krala vaktin geldiğini hatırlatınca Napolyon, Fuad Paşa’nın orada olduğunu unutup, „Biraz beklesin ,ne çıkar!“ diye çıkışmış;sonra da Fuad Paşa’yı görüp mahçup olmuştu. Telafi için Paşa’ya dönüp:

-"Aman Paşa!Sakın zat-ı şahaneye söyleme!" deyince Paşa taşı gediğine koymuştu.

-"Hiç merak buyurmayın haşmetmeap! Hiç zat-ı şahanenin sizin hakkınızda söylediklerini haber veriyor muyum?"


1 Temmuz 2021 Perşembe

ALTIN İSTERİM

Bismark, harpte yararlılık gösteren bir askere madalya takarken;

-"Asker, yüz altın mı istersin, yoksa madalya mı?"

Asker;

-" Madalyanın kıymeti nedir?"

Bismark;

-"Maddi kıyıııeti aşağı-yukarı üç altın."

Asker;

-"Öyleyse 97 altınla madalyayı isterim!"

17 Kasım 2018 Cumartesi

GENÇ FATİH

Bir genç Mehmet Akif'e sormuş;

- “Fatih Sultan Mehmed’in resmini neden hep yaşlı bir insan suretinde çiziyorlar?”

Mehmet Akif;

-"Yaptığı işler o kadar büyük ki, bunları genç bir insanın yapacağını hayallerine sığdıramıyorlar." diye cevap vermiş.

DERS ALABİLMEK


Lokman Hekim’e:

– “Bilgeliğini kimlerden aldın?” diye sorduklarında:

– "Körlerden! Çünkü onlar, yoklamadan adım atmazlar." demiş.

4 Ekim 2018 Perşembe

YIKA DA GETİR


Süleyman Nazif ve Abdülhak Şinasi birlikte yemek yerken, Şinasi garsonu çağırır ve su ister. Şinasi’nin kirden ve mikroptan eldivenle el sıkacak derecede korktuğunu bilen Süleyman Nazif garsona seslenmeden edemez:

-"Oğlum, beyefendinin suyunu yıka da öyle getir."

30 Eylül 2017 Cumartesi

YUMURTLAMAMIŞ

Bir tanıdığı, yazdığı romanın müsveddelerini Neyzen Tevfik’e göstererek, fikrini sorar. Neyzen Tevfik beğenmediğini belirtince, adam;

- "İyi ama siz hiç roman yazmadınız ki!"

Neyzen Tevfik cevap verir;

- "Ben yumurtanın bayatını tazesini de anlarım. Ama bu güne kadar hiç yumurtlamadım!"

17 Haziran 2017 Cumartesi

DEĞİRMEN TAŞI


Hasırcızade Mehmet ağa bir gün, Keçeci Zade Fuat Paşa'nın parmağındaki yüzüğe dikkatli dikkatli bakıyordu. Paşa sordu:

- "Taşıma mı bakıyorsun?"

- "Evet Paşam, ne taşı diye bakıyorum."

-"Elmas!"

- "Affedesiniz ama, bir şey soracağım: Sana kaç para getiriyor? "

- "Hiç!" dedi Hasırcızade gülümseyerek:

- "Benim de dede yadigarı bir çift taşım var ama, her sene bana elli altın getirir!"

- "Ne taşı bu? "

- "Değirmen taşı, Paşam!"

22 Mayıs 2017 Pazartesi

SEN GELDİN YA


Kamil Paşa Kıbrıs'a vali olarak atanır ve  giderken şair Eşref'e sorar;

-"Kıbrıs'tan bir isteğin var mı?" 

Şair Eşref';

-"Paşam benim eşek ihtiyarladı, Kıbrıs'tan bana en hasından eşek getirir misin?" der. 

Gel zaman git zaman paşa Kıbrıs'tan döner. Eşref gemiden inen paşayı karşılamak için iskelededir. paşa Eşref'i görünce eşek almayı unuttuğunu hatırlayıp tutuşur. 

-"Eşref kusura bakma senin eşeği almayı unuttum, bir daha ki gidişte söz, alırım" der. 

Eşref';
 
-"Üzülmeyin paşam siz geldiniz ya bana yeter" der.

1 Şubat 2017 Çarşamba

EĞRİ MİNARE


Koca Sinan Selimiye Camisinin inşaatını bitirmiş çevre düzenlemesini yaptırmaktadır. Ön sol minarenin altında bir gurup 6-7 yaşlarında çocuğun minareye bakarak minarenin eğri olduğunu konuştuklarını duyar. Yanlarına giderek uzun uzun minareye bakar ve;

-"Haklınız çocuklar minare eğri bana uzun bir urgan bulun!" der.

Çocuklar koşarak uzun bir urgan getirir. Urganı minarenin bedenine bağlatarak çocuklar bitkin düşünceye kadar çektirir. Tekrar çocukların minareye bakmalarını ister. Onların artık düzelmiş olduğunu söylemeleri üzerine çocukları bırakır. Olayı baştan sona izleyen eşraftan birisi bu davranışının sebebini sorunca;

-"Bak üstadım çocuklar ulu orta minarenin eğri olduğunu konuşsalardı zamanla buna inanılırdı. Ancak şimdi minare eğri idi düzelttik diyecekler ve buna kimse inanmaz!" der.

7 Ekim 2016 Cuma

YOLUNACAK KAZ


IV Murat iktidarı zamanında veziriyle birlikte tebdil-i kıyafet ile halkın arasına karışırmış. Tebaası nasıl yaşıyor, nasıl geçiniyor, sıkıntıları neler görmek istemiş. Bir gün yine böyle bir gezi sırasında İstanbula yakın bir köye gelmişler. Küçük, şirin bir evin önünde oturmuş, örgü ören bir genç kız görmüşler. Padişah kızın yanına yaklaşıp sormuş:

-"Merhaba kızım. Baban evde mi?

Kız:

– "Babam evde yok! Azı çok etmeye gitti."

Padişah:

– "Annen evde mi?"

Kız:

– "Annem de evde yok! O da biri iki etmeye gitti."

Padişah:

– "Kızım eviniz çok güzel ama bacası eğri."

Kız:

– "Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter."

Padişah:

– "Sana bir kaz yollasam yolar mısın?"

Kız:

– "İzninizle en ince tüylerine kadar yolarım!"

Padişah kıza;

-“Öyleyse selametle kal!”

Deyip, veziriyle tekrar yola koyulmuş. Saraya varınca padişah vezirine sormuş:

– "Kız ile ne konuştuğumuzu anladın mı?"

Verzir:

 – "Doğruyu söylemek gerekirse anlamadım padişahım," demiş.

Padişah:

– "O hede tez vakitte git öğren! Yoksa seni vezirlikten azlederim!" demiş.

Vezir telaşla fırlamış:

Nasıl öğrenirim? Diye düşünürken, en iyisi ilk ağızdan bilgi almak deyip, gitmiş padişahın konuştuğu kızı bulmuş.

Vezir:

– "Aman kız, hanım kız!… Biz bu gün yanımda biriyle senin yanına gelmiştik. Yanımdaki kişi senle sohbet etmişti. O sohbette konuştuklarınız ne anlama geliyordu? Onları bana bir deyiver. Dile benden ne dilersen."

Kız:

– "Konuştularımızı açıklarım ama her cevap için on altın isterim," demiş.

Vezir kabul etmiş. Kız anlatmaya başlamış:

– "O amca bana babamı sorduğunda “Azı çok etmeye gitti” demekle; babamın çiftçi olduğunu, tarlaya tohum ekmeye gittiğini anlatmak istedim."

Vezir on altını vermiş, kız devam etmiş:

– "O amca annemi sorduğunda “Annem biri iki etmeye gitti” demekle; annemin ebe olduğunu, doğum yaptırmaya gittiğini anlatmak istedim."

Kız vezirden on altın daha alıp devam etmiş:

– "Amca “Eviniz çok güzel ama bacası eğri” demekle; benim güzel olduğumu ama gözelerimin şaşı olduğunu söyledi. Ben de “Bacası eğridir ama dumanı doğru tüter” diyerek; şaşıyım ama gözlerim iyi görür demek istedim."

Vezir kıza on altınını verip hemen atılmış:

– "Peki ya “Sana bir kaz yollasam yolar mısın  ne demek?"

Kız tebessüm edip açıklamış:

– "O kaz da sizsiniz, demiş. Bunları öğrenmek için bana onlarca altın verdiniz!"

25 Eylül 2016 Pazar

EMRİ DOĞRU UYGULAMAK


Ahmet Vefik Paşa Bursa alisi iken Mudanya kaymakamına belirttiği  bir noktaya kadar Bursa yolunun iki tarafına ağaç dikilmesini diye emretti. Elde mevcut olan fidanlar fazla geldiğinden kaymakam gösterilen yeri geçirtti. Ahmet Vefik Paşa tayin ettiği noktadan ileriye dikilen ağaçların hepsini söktürdü. Hikmetin soranlara şu cevabı verdi: 

-“Mudanya kaymakamı verdiğim emri bu kere fazla icra etti, yarın da eksik yapabilir, tamamını yapmaya alışmalıdır.” 

4 Şubat 2016 Perşembe

ONDAN AL ÖTEKİNE VER !


İncili Çavuş İstanbul’a yeni geldiği sırada bir müddet boşta kalmış ve getirdiği birkaç kuruşu sarfedip, zarurete düşmüştü. Son günlerde nezdinde ancak iki akçelik bir tek sikke kalmıştı. O gün bununla savmak mecburiyeti hasıl olmuştu. Bir bakkal dükkanına girip, bir akçelik peynir almış. İki akçelik sikkeyi vermiş. Bakkal parayı çekmecesine atarak, diğer bir işle meşgul olmaya başlayınca İncili :

-"Üstü olan  bir akçeyi vermedin?"

-"Ne demek? Verdim ya? Vermedin, vermiş olsaydın istermiyim?

-"Verdim, sen unutmuşsun?"

-"Dostum emin ol ki vermedin."

-"Artık çok oluyorsun, verdim."

-"Bu vesile ile peyniri bedavaya mı almak istiyorsun?"

İncili bakkaldan parayı alamayacağını anladıktan sonra “la havle” diyerek oradan karşıdaki fırına gidip:

-"Şuradan bir akçelik ekmek ver." demiş.

Ekmeği alınca yürümüş, fırıncı parayı vermediğini görerek arkasından bağırmış:

-"Hey arkadaş ! hani ya ekmeğin parası?"

İncili dönüp hiddetle:

-"Verdim ya ! kaç kere vereceğim?"

-"Canım vermedin?"

-"Sen unutmuşsun. Ekmeği istediğim vakit parayı verdim."

İncili yoluna devam ile oradan savuşur. İyice uzaklaştıktan sonra der ki:

-"Yarabbi, sen bilirsin ki bakkal bir akçe fazla aldı. Ekmekçi de parasını hiç alamadı. Artık ahirette sen bakkaldan al ekmekçiye veriver. Bende hak kalmasın."

26 Aralık 2015 Cumartesi

ASKERLER


Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon B. Johnson İsmet İnönü'ye;

-"Mr.İnönü, sizde askerler devlet işine çok karışıyorlar." der.
Amerikan başkanına İsmet İnönü şu tarihi yanıtı verir.

-"Amerika'yı tüccarlar, Türkiye Cumhuriyetini ise askerler kurdu. Herkes kurduğuna sahip çıkar

25 Kasım 2015 Çarşamba

NE ALIRSINIZ ?

Yahya Kemâl, Çağaloğlu yokuşu  sonunda  biraz nefeslenip dinlenirken, yandaki lokantanın garsonu fırlayıp gelmiş;  

-"Buyurun beyim, diye atılmış. Ne alırsınız?"

Yahya Kemâl, tebessüm edip:

-"Evlât, demiş. Müsaade edersen biraz nefes alacağım."

22 Şubat 2015 Pazar

YÜZÜK


Üçüncü Sultan Ahmet kendisine hediye edilen çok kıymetli bir zümrüt yüzüğü, bir gün, divan toplantısında vezirlerine göstererek: 

-"Acaba bundan, daha kıymetli yüzük var mıdır?" diye sordu. 

-"Hayır efendim, sıhhat ve afiyetle takınız. Bundan daha değerli bir şey olamaz,"

cevabını verdikleri halde yalnız sadrazam Nevşehirli İbrahim paşa itiraz etti: 

-"Bundan daha kıymetli bir şey vardır padişahım!"

- "Nedir?"

- "O yüzüğün takıldığı parmak!"

Davetiyede Yazmıyor


İkinci Abdülhamid döneminde Edirne valiliğe ve kumandanlığında bulunan Müşir Arif Paşa Ramazan'da vilayet ve ordu erkanına çok zengin bir iftar düzenlerdi. Yine böyle bir Ramazan akşamı iftar edildikten sonra Paşa davetlilere:

-"Hadi efendiler, dedi namaz kılalım." dedi

 Davetliler arasında bulunan Bektaşi canlardan biri ceketinin cebinden iftar davetiyesini çıkarıp baktıktan ve tekrar cebine soktuktan sonra Paşa'ya sokuldu:

-"Velinimetim, davetiyede yalnız iftar yazılı; namaza dair bir kayıt yok!" diye itiraz etti.

Pay



Doktoru Neyzen’e içkiyi kesin olarak yasaklamıştı ve birgün yolda karşılaştıklarında elindeki içki şişesini görünce kızdı;

- "Ben sana içkiyi yasaklamıştım; sen elinde içki şişesi ile nereye gidiyorsun?

- "Arkadaşıma içki içmeye gidiyorum."

- "O zaman sana ait olan kısmı yere dök ve öyle git."

- "Dökemem benim payım altta duruyor.”"

  

19 Ocak 2015 Pazartesi

SIR SAKLAMAK


Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona;
-"Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş. 

Vezir : 

-"Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, 

Yavuz cevabi yapıştırmış: 

-"Ben de bilirim".

19 Ekim 2014 Pazar

NAPOLYON

Fransa hükumet ricalinden biri Napolyon’u bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:

- "Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz." gibi fikirler belirtmeye başlayınca,

Napolyon:

- "Evet, demiş. Oralar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım."