30 Aralık 2014 Salı

BABASININ ADI


Kaliteli şarap üreten ünlü bir firmada çalışan çeşnicibaşı ölür, yerine yenisini bulmak için ilan verilir. İlanı gören kirli görünümlü, saç baş dağınık, tam bir ayyaş başvurur.

Patron; bir taraftan paspal görünen bu adamı başından nasıl def edeceğini düşünürken, diğer taraftan da onu sınamaya karar verir.

Ona içmesi için bir bardak şarap verirler. Sarhoş adam bardağı kafasına diker;

— "Muscatel kırmızı üzüm! Güney yamaçlarda büyümüş, 3 yıllık ve çelik kaplarda olgunlaştırılmış."

Patron şaşırır:

— "Doğru!" der,

Ve ikinci bardağı uzatır. Bizimki yine bardağı kafasına diker ve dilini şapırdatır;

— "Bu da güney-batı eğimli yamaçlarda yetişmiş Cabarnet, 8 yıllık ve meşe varillerde saklanmış."

Şaşkınlığı daha da artan patron:

— "Doğru!" der,

Ve sekreterine göz kırparak bir şeyler ima eder. Patronunun ne dediğini anlayan sekreter doğru tuvalete gider ve beyaz şaraba çok benzeyen bir bardak dolusu idrarla geri döner. Bizim sarhoş düşünmeden bu bardağı da kafasına diker:

— "Hımmm!  Bu bir sarışın! Hem de 26 yaşında ve üç aylık hamile! Eğer beni işe almazsanız babasının adını da açıklarım!" der.

27 Aralık 2014 Cumartesi

KADININ İYİSİ


Kadının iyisini nasıl anlarsın diye,Temel'e sormuşlar.

-"Konuşmasına bakarum," demiş.

-"Ya hiç konuşmuyorsa," diye sormuşlar.

Temel de:

-" Durun bakayum daaa! O kadar iyisune henuz ratslamadum." demiş

25 Kasım 2014 Salı

FADİMENİN TAŞUDUĞİ DOVİZ

Temel, bahçe kapısından Dursun’a seslendi.

-“Ula Tursun!”

-“He.”

-“ Ula hadi gidup Hasan hoca'ya pi uğrayalum da, fikir tanuşacağum.”

-“ Bekla çıkayum da gidelum.”

Hasan hocaya uğrarlar, Temel sorar;

-“Hocam haçan geçen gün kari'lar yürüş yapti, biliysun.”

-“He.”

-“Bizum Fadime'nin taşiduğu dovizi anlayamadum. " Bir erkegin burcu ne olirsa olsun, yukseleni öküzdür." diyi. Şimdi bu öküz sadece benmi oliyrum, yoksa bütun uşaklarmi ?”

22 Kasım 2014 Cumartesi

YAĞMUR YAĞSADA YAĞMASADA

Nasreddin Hocanın baba evinden ayrılıp kendi hayatlarını kazanmaya başlamış iki oğlu varmış. Hoca bir gün her ikisini de ziyarete gitmiş.

Biri:

-"Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğum tuğla üretimine yatırdım. Kazara hava yağmurlu giderse anam ağlayacak."

Öteki de:

-"Ah efendi baba, demiş. Bütün varımı yoğumu üzüm bağına yatırdım. Kazara havalar kurak giderse anam ağlayacak."

Hoca dönmüş eve gelmiş. 

Karısı:

-"Bizim oğlanlar nasıl efendi," demiş.

Nasreddin Hoca:

-"Valla, demiş. Oğlanları durumu şimdilik iyi ama senin durumun bir hayli berbat."

-"Neden?"

-"Çünkü sen yağmur yağarsa da ağlayacaksın, yağmazsa da!"

17 Kasım 2014 Pazartesi

VURMA ZAVALLIYA O HAYVANDIR

Başıboş bir eşek nasılsa bir camiye girmiş, hoca eşeği döverek dışarıya çıkarmaya uğraşırken, oradan geçen baba erenler bu hali görerek hocaya sormuş :

-"Eşeği niçin dövüyorsun be hoca efendi?"

Hoca hışımla cevap vermiş :

-"Gelmiş camiye girmiş."

Bektaşi:

-"Canım hoca efendi, onun aklı erer mi? Hayvan olduğu için yapmış bir yanlışlık, girmiş camiye, bak ben giriyor muyum hiç?" demiş.

SEN NE İŞE YARADIN

Ramazanda şeytana uyan Baba erenler ile Sünni dostu içki içerken yakalanırlar ve Kadı’nın huzuruna çıkarılırlar. "Şeytana uyduk kadı efendi." Diye af dileyen Sünni,affedilmez ve idam cezası alır..

Sıra Bektaşi’ye geldiğinde:

-"Kadı efendi ben gayri-müslümüm, bana oruç farz değildir." der.

Kadı Bektaşiyi serbest bırakır. Bektaşi huzurdan ayrılırken sorar:

-"Kadı efendi, ben de şehadet getirip Müslüman olsam, arkadaşımı da bağışlar mısın?"

Kadı düşünür, bir kişiyi Müslüman yapmanın sevabını hesap eder ve Bektaşi'nin teklifini kabul ederek, diğerini de affeder. Kadının huzurundan ayrılırken arkadaşı Bektaşi’ye kızgınlıkla sorar:

-"Sen ne biçim adamsın, neden yalan söyledin! Sen de hiç iman yok mu?"

Bektaşi gülerek cevaplar:

-"Gavur oldum kendimi, Müslüman oldum seni kurtardım. Peki sen ne işe yaradın?"

HANGİSİ SARI, HANGİSİ SİYAH


Bektaşi'nin biri sarı ve kara iki öküzüyle tarlasını sürermiş; sarı öküz az yem yiyip, çok çalışır,  kara öküz ise çok yermiş, tembelmiş, üstüne üstlük birde inat mı inat. Bir gün öfkelenmiş Bektaşi:

-"Ey Allahım! Şu kara şeytanın canını al da kurtulayım!" diye dua etmiş.

Baba erenler ertesi sabah ahıra girince ne görsün! Sarı öküz sizlere ömür, kara  şeytan ise cap canlı. Oğluna seslenerek, ölü öküzü göstermiş:

-"Evlat yatan öküz ne renk?" diye sormuş.

-"Eyvah baba! sarı öküze bir şey mi oldu?" diye haykırmış oğlu.

Bektaşi ellerini gökyüzüne doğru uzatarak:

-"İmanım, bacak kadar çocuk renkleri biliyor da, sen ayıramıyor musun?" diye sitem etmiş.

19 Ekim 2014 Pazar

BELKİ


Nasreddin Hoca  ölüm döşeğindeymiş. Karısını çağırmış.

-"Hatun en güzel elbiselerini giy, kokular sürün, tak takıştır yanıma gel otur!" 

-"Ayol hoca delirdin mi sen. Bu durumdayken ben nasıl süslenirim?"

-"Aman hatun azrail gelince belki beğenip benim yerime seni götürür."

NAPOLYON

Fransa hükumet ricalinden biri Napolyon’u bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek:

- "Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zapt etmeliydiniz." gibi fikirler belirtmeye başlayınca,

Napolyon:

- "Evet, demiş. Oralar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım."

16 Eylül 2014 Salı


Şekerlemeyi çok seven kadının kocası ölür. Aradan uzun yıllar geçer. Oğlu bir gün anasına sorar;

-“Ana sen şekerlemeyi çok severdin, sana şekerleme mi alayım, yoksa seni ere mi(kocaya) vereyim?”

Anası içini çekerek,cevap verir;

-"Oğul, ben ihtiyar bir kadınım. Şekerlemeyi hangi dişimle yiyeyim?”

KAVAK AĞACI İLE KABAK

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki, kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

- "Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"

- "On yılda," demiş kavak.

- "On yılda mı?" Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

- "Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!"

- "Doğru," demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

- "Neler oluyor bana ağaç?"

- "Ölüyorsun,"demiş kavak.

- "Niçin?"

- "Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın
için."

10 Eylül 2014 Çarşamba

AĞRUSUN DİYE DAAA


Temel Dursun'a fena halde kızar.
-"Ula inşallah biri hariç bütun dişlerun dökülur!"
Diye beddua eder, Dursun şaşırır.
-"Niye biri kaliyiçi ula?"diye sorar.
-"Ağrimasi içun!"cevabını alır.

7 Ağustos 2014 Perşembe

YALANLAR


Bir adam yalan dedektörü  almış, akşam eve gelince denemek istemiş.  Oğluna;

- “Bugün neredeydin?” diye sormuş. 

Oğlu da;

- “Okuldaydım” diye cevaplayınca dedektör başlamış ötmeye. 

Mahcup olan oğlan itiraf etmiş;

- “Okuldan kaçıp maça gittik” demiş. 

Babası da kızmış, oğluna;

- “Ben senin yaşındayken maç nedir bilmezdim bile” demiş. 

Dedektör yine ötmüş.  Bunu duyan anne gülerek;

- “Al işte senin oğlun” demiş. 

Dedektör yine ötmüş.

27 Temmuz 2014 Pazar

KARINCA


Kanuni Sultan Süleyman, sarayın bahçesindeki armut ağaçlarını kurutan karıncaların öldürülmesi için Şeyhül İslam Ebussud Efendi’den şu beyitle fetva istemiş:

“Dırahta ger ziyân etse karınca, Zararı var mıdır ânı kırınca”

(Ürünlere zarar veren karıncaların öldürülmesinde dinen bir zarar var mıdır?)

Ebussud Efendi bir beyitle cevap vermiş:

“Yarın Hakkın divanına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca”

24 Haziran 2014 Salı

İFTİHAR


Şeyh Şâmil, çarlık idaresi tarafından yakalanıp esir edildiğinde, Çar II. Aleksandır:

- "Sizin gibi büyük bir insanı misafir etmekle iftihar ederim" deyince,

Şeyh Şâmil in cevabı şu olmuş:

- "Siz benim misafirim olsaydınız, ben daha çok iftihar ederdim."

HER ŞEYİNİ ALDIM AMA.

Halet Efendi, kendisine dalkavukluk etmeyen Moralı Osman Efendiyi bir takım basit işlerle Anadolu’da dolaştırır. Ama onun bir gün kendisini görmek için geldiğini duyunca, sofaya koşarak karşılar ve gideceği zaman da merdiven başına kadar uğurlar. Olaya şahit olan İzzet Molla:

- "Efendim! der. Bu adama etmediğiniz kötülük kalmadı. Şimdi bu kadar iltifat edişinizin hikmeti nedir?"

Halet Efendi cevap verir:

- "Evet, ben bu adamın her şeyini aldım. Ama üzerinde bir “efendilik” var ki, onu bir türlü alamıyorum. Onu görünce de saygı duymak zorunda kalıyorum."

22 Mayıs 2014 Perşembe

MELEKLER UÇAR MI?


Anne kız konuşurlar. Küçük kız annesine sorar:

- "Anne melekler uçar mi?"

- "Uçar."

- "Bütün melekler mi?"

- "Evet."

- "Peki bizim hizmetçi kız neden uçmuyor?"

Annesi şaşırır:

- "Hizmetçi neden uçacakmış kızım?"

- "Babam ona hep "Melegim!" diyor da."

Anne öfkeyle fırlar:

- "Ya öyle mi, o halde az sonra hemen uçar."

KADINLARA KARŞI ZAFER


Adam kitabevinden içeri girdi, tezgahta duran gence sordu:

- "Sizde Kadınlara Karşı Zafer Kazanan Erkek  romanı var mı?"

Tezgahtar eliyle az ötesini işaret etti:

- "Var efendim, orada masal kitapları bölümünde bulabilirsiniz."

18 Nisan 2014 Cuma

BAKKAL


Öğretmen sınıfta ders anlatırken çocuklara sormuş: 

-"Anneniz sizi çarşıya yolladı, bir kilo patates iki kilo domates, bir paket tuz, yardım kilo da beyaz peynir al, dedi. Patatesin, domatesin, tuzun peynirin fiyatlarını biliyorsunuz, daha önceki derste bu üniteyi işlemiştik. Şimdi hesaplayın bakalım, bakkala ne kadar vermemiz gerekiyor? "

Bütün talebeler oturmuş hesabını yapmış, toplamış, defterlerine bir güzel yazmışlar. Ama çocuğun biri hiç birşey yazmadan öyle oturuyormuş, öğretmen merak etmiş: 

-"Oğlum sen niye yazmıyorsun?" 

-"Öğretmenim benim babam bakkaldır, biz böyle şeylere para vermeyiz."

 

PAPAĞAN

Temel'e papağanın neden öldü diye sormuşlar.

-"Evlendum da ondan." demiş 

-"Kıskandığı için mi?" diye üstelemişler.

-"Yok ula ne kıskanmasi! bizum kari Fadime hep konişinca zavalli sıkıntıdan oldi." demiş.

21 Mart 2014 Cuma

KULAK

Adamın birinin kulakları normalden çok büyükmüş..Yanından geçen herkes dalga geçiyormuş. Bir gün yine yanından geçen biri ona takılmış;

- "Beyefendi sizin kulaklarınız bir insana göre büyük değil mi?" demiş

Adam cevabı yapıştırmış.

- "Evet Kulaklarım bir insana göre çok büyük. Peki ama sizin de kulaklarınız bir eşşeğe göre fazla küçük değil mi?"

AYNİ SÜNNETÇİ

Temel umumi tuvalette küçük abdestini yapıyormuş. Yanında ayni işi yapan adama seslenmiş;
- "Uşağım sen Trabzonlimusun"?
- "Evet nereden bildun daaa?" demiş adam.
- "Tonya’ limisun?"
- "Alla alla, Evet!" demiş adam şaşırarak.
- "Peki, Yayladaği köyündenmisun daa? Senide Berber İdris sünnet etti değil mu?"
Adam iyice şaşırmış;
-"Evet ama bütün bunları nereden bileysun." diye sormuş.
- "Ula o it oğlu it, hep yamuk keser daa. Peş dakikadur ayağıma işeysun"

27 Şubat 2014 Perşembe

GEMİ ÇAĞIR


Adam zilzurna sarhoş halde otelin kapısına gelir, kapıda gördüğü apoletli, sırmalı üniformalı adama seslenir:

- "Heeey!, bana bir taksi çağır!"

Üniformalı  adam hiddetle:

-" Ben kapıcı değil, amiralim!" der.

Sarhoş cevap verir:

- "Öyleyse bana bir gemi çağır!"

RUSÇA KURSU



Temel ile Fadime rusça dil kursuna yazılmışlar, Bunu öğrenen meraklılar sormuşlar:

-"Ula Temel, niçun inciluzce kursina deyilde rusca kursuna gidiysun da!"

-"Bir rus bebek evlat edindukda, uşak konuşmaya başlayinca nasil anlaşacağuz da!"

22 Ocak 2014 Çarşamba

GÜL

Yeni evlenen gelinle, kaynanası karşı karşıya oturmuşlar, birbirlerini tanımak ve güçlerini ölçmek amacındalar.

Kaynana;

-" Kızım sen daha yenisin, birbirimizin huyunu suyunu oturup konuşalım. Böylece birbirimizi daha iyi tanırız". diyerek lafa girmiş ve " benim üç halim vardır, dikkat et. Saçıma gül takmışsam neşeli günümdeyim demektir, her yola gelirim. Kulağımın arkasına gül takmışsam tam havamda değilim demektir. Çok ısrarcı olma. Eğer ki yakama gül takmışsam sakın etrafımda dolaşma, çok sinirliyim demektir".

Gelin;

-"Anneciğim benim halim falan yoktur. Bacak bacak üstüne atarım, sigaramı yakarım. Sen gülü nerene takarsan tak, ben keyfime bakarım!" diye cevaplamış.

Kıble nerede?

Mahallede yaramaz iki kardeş varmış, ne oluyorsa herkes onlardan biliyormuş. Bir şey kaybolsa cam kırılsa; ne olursa olsun onlar suçlanıyorlarmış. Anneleri mahallenin şikayetine dayanamayarak bir şeyler öğrensinler diye onları camiye imamın yanına götürmüş.

İmam çocukların bilgi seviyesini ölçmek için tek tek yanına çağırmış önce büyüğünü ve sormuş;

-" Oğlum kıble nerede?" demiş.

Çocuk panik içerisinde imamın yanından kaçarak kardeşinin yanına gelmiş. Kardeşi;

-“Abi ne oldu?” diye sorunca.

-" Sus sorma kıble neyse birisi yürütmüş, bizden biliyorlar!" demiş.