26 Ocak 2010 Salı

ATEŞİ YÜKSELT

Erzurumda yaşlı bir nine doktora gitmiş. Bir çok hastalığı var. Doktor hemşireye:

-"Annenin ateşini ölç!" demiş.

Hemşire:

-"Doktor bey ateşi çok yüksek 38!" deyince;

Nine :

-“Dohtor oğlum gurban olim ambu eteşi 40 a çıharda birez issinim, soyuhdan doniram, ücreti möhim değil.”demiş.

GAPAT SEFİYE GAPAT

Erzurum'a radyonun yeni, yeni geldiği dönemlerdi. Sabah erken kalkılmış, ortalık silinip süpürülmüş, yenilmiş, içilmiş ve keyif çayları içiliyordu. Bir taraftan da yeni alınan radyo açılmış sabah programı dinleniliyordu.

O zaman sadece kısa dalga’dan, Erzurum TRT Radyosu yayını dinlenilebiliyordu. Ayrıca pek teferruatlı yayında yoktu. Paket yayın yapılıyordu.

Erzurum TRT Halk Müziği korusu yayını başlamıştı. Ve solist Mükerrem Kemertaş. Söylediği parça “Huma Kuşu, yükseklerden seslenir” ile yürekleri dağlıyordu. Bu evin askerde bulunan oğlunun da en sevdiği türküydü.

Evin hanımı, Mugime ezenin sesi yankılandı birden. Nefesler tutuldu, Mugime eze gelini Sefiye’ye sesleniyordu:

—“Sefiye, Sefiye! Kapat, kapat da Memmed Zeki geldiğinde o dinlesin.”

NENESİNE DE ÖYRETMİŞ

Çocuğunu bir meslek öğrensin diye bakırcıya çırak vermişler. Çocuk iki üç gün gitmiş:

- "Valla ben bu işi öyrendim daha cetmiyecegam! demiş.

Ustası merak etmiş niye gelmiyor diye. Kapıyı çalmış çocuğun nenesi , niye gelmediğini anlatmış.

-" Bizim uşah tepsi yapmayı öğrenmiş valla benede annatti ben bilem öğrendim, esahdan çoh golaymış."

-“Nene nasıl öğrenmiş hele annat bahim der ustası!”

Nene anlatır;

-"Valah oğul diyirçi , saci dögirsen, dögirsen olir yassi, etfafını çevirirsen olir tepsi işde bu gedder golay!"

Usta gülmüş:

-“Vay itoğlit nenesine de öyretmiş.”

DİNİNİZİN GIYMETİNİ BÜLÜN

Erzurum`da Ramazan ayında lokantalar, pastaneler, kahvehaneler kapatılır. Turistin biri lokanta bulamadığı için, bir yerlerden bulup, buluşturduğu simit’i yolda yerken, iftarı beklemeye tahammülü kalmayan yaşlı bir Dadaş, turistin omzuna vurarak der ki:

-"Dinizin gıymetini bülün, dinizin gıymetini bülün. Bahın Müslümanlar ne çekir?"

İLİCENİN RAMPASI

Gullebi Turan'ı dostları sık, sık alıp uçakla Ankara'ya, İstanbul'a götürürler. O yıllarda uçağa binip yolculuk yapmak önemli bir ayrıcalıktır. Uçak biletleri çok pahalıdır. Bu nedenle uçakla yolculuk yapan Gullebi sağda solda hava atar. Arkadaşlarından biri sorar:

-“Ola Turan, sen uçaknan ele çok gezirsenki, heç yorilmirmisan?”

Turan, hava atmaya devam ederek cevap verir:

-“Yoh gardaş yoh. Ee uçak ele güzel araba çi, yiyir içirsen. Güzel hoşgezler (hostes) var onnar sene ele ey bahirlarçi. Gah diyirsen su, guh diyirsen başkabişey getirirler. Yanlız uçak İlice ( Ilıca) rampasına doğri yanaşırken benim nefesim birez daralir.

PERİHAN ABLA

Gullebi Turan İzmir Fuarı'nda gezerken gözü, gazino afişlerine ilişir. Birinin önünde İbrahim Tatlıses'in afişini görünce, gazinonun kapısına dayanır. İçeri girmek ister, ama kılık-kıyafetine bakan görevliler geçit vermez.

-"Oğlum ben İbrahim'in arkadaşıyım. Gidin Gullebi Turan geldi diyin diye" görevlileri ikna eder.

Görevliler geri döner, azarladıkları Gullebi'yi bu defa saygıda kusur etmeyerek içeri alırlar.
Kuliste Derya Tuna ile birlikte olan İbrahim Tatlıses, Gullebi Turan'ıöyle karşılar ki, görevliler de Derya Tuna da şaşırır. Hoş beşten sonra Tatlıses, Gullebi'yi Derya Tuna ile tanıştırmak istediği bir sırada Gullebi potu kırar:

-"Perihan abla sen nasılsan?"

Tuna şok içindedir ki araya Tatlıses girer:

-"Gullebi o Derya ablan" diye;

Durumu düzeltemeye çalışırken, Gullebi kulistekileri kahkaha boğar:

-"Eee ne bilim oğlum sende her gün bir gari değişirsen"

BEN SENİ İNDİN SANDIM

Gullebi Turan uçakla İstanbul’a gitmektedir. Uçak havalanır. Bir ara cam kenarındaki yolcu kalkar tuvalete gider, Gullebi de adamın yerine oturur. Bir müddet sonra koltuğun sahibi gelir ve:

-“Kardeşim burası benim yerim lütfen kalkar mısınız? der.


Gullebi gayet sakin bir şekilde:

- “Valla ağabeyi ben seni demin indi sandım” der.

ARKADAN BİN



Gullabi Turan Erzurum’da Faytonculuk yapan bir gariptir. Bir gün durakta beklerken yanına şişman mı şişman bir adam gelir ve:

-"Beni şu yokuşun başına kadar çıkarıver" der.

Gullabi bir şişman adama bakar birde cılız mı cılız atlara ve eğilir adamın kulağına yavaşça:

-"Ağabey atlara görünmeden arkadan bin! " der.

BEN ELE TANKOLUHTAN ANNAMAM

Erzurumlu kız İstanbul'a akrabalarına misafir olur. Kaldığı evin kızı arkadaşları ile tanıştırır bizimkini. Söz gelir, seher vaktinde romantizme dayanır. İstanbul’da doğmuş kızlar dan biri anlatır:

-"Ben seher vaktini, kuşların mahzun ötüşünden anlarım."

Bir başka İstanbullu:

-"Ben, ağaç yapraklarının sesini hisseder ve seher vakti olduğunu anlarım."

Sıra bizimkine gelir.

-"Vallah gızlar ben ele tankoluhtan annamam. Ne zaman cullum celir anniramçi sabah olmuş.

BIRAHINDA ONLAR SEVİNSİN

İran'da şah devrilmiş, Humeyni başa geçmiştir. Şahın yakın adamlarından biri Türkiye’ye kaçar. Gelir Erzurum'a Cumhuriyet caddesindeki bir otele yerleşir. Ertesi gün 12 Mart'tır kar tipi soğuk ki maazallah donarsın. İranlı şaşırır kalır tedariksizdir, üzerinde yalnız bir ceket vardır. Eski hükümet konağının önüne gelir ki bir şenlik bir bayram. Dadaşlar oynuyor davullar çalıyor. İranlı merak eder birini çevirip sorar;

-“Dadaş siz neylersiz burda?”

Erzurumlu cevap verir;

-“Bu gün bizim mutlu günümüz gardaş, Erzurum’u düşmandan kurtardığımızın günüdür.”

Soğuk iliklerine kadar işleyen İranlı Dadaşa bakar ve derki:

-“Ay gardaş siz neye sevinirsiz ki bırahın da soğukdan gurtulduğu için onlar sevinsin”

AGİDEYİ NASIL YİYİMÇİ

Agideyi çok seven kadının kocası ölür. Aradan uzun zaman geçer. Adet üzere oğlan anasına sorar;

-“Ana sen agideyi çoh sevirsen, sene agide mi alim,yohsa seni ere mi(kocaya) verim?”

Anası içini çeke,cevap verir;

-"Oğul, ben ehdiyar gari. Agideyi hanci dişiminnen yiyimçi?”

AYNA

Çok eski yıllarda, Erzurumlunun biri İstanbul'a çalışmaya gider. Ömründe hiç fotoğraf ve ayna görmemiştir. Aynaya bakar, aynadaki simayı kendi fotoğrafı zanneder. Der ki:

-"Ne güzel resmim var. Buni nişannıma yolliyim fotorafımi görsün."

Nişanlısı aynada kendisini görünce:

-"Ana, Memmet üsdüme kuma getirmiş!" diye bağırır.

Anası:

-"Hele ver bahim." der.

Anası aynada kendisini görünce, der ki:

-"Bula bula da anbu kafderi mi bulmuş?"

KARSLI İLE ERZURUMLU

Erzurumlu bir yerden bir yere giderken yolu, Karslı bir çobanın koyun otlattığı yayladan geçer. Karslı çobana selam verir, çoban selamı alır. Erzurumlu çobanın yanına gelir ve sohbete başlarlar.

Karslı çoban:

- “Dadaş, bir tas ayranım, bir tane de kaşığım var. Nasıl edelim? “

Erzurumlu :

- “Kolayı var. Sen memleketinin civarındaki köyleri say, o arada ben ayranı içeyim. Sonra da ben sayayım, sen iç.”

Bu çözüm Karslı çobanın aklına yatar ve başlar köyleri saymaya. O arada bizim Erzurumlu tastaki ayranın yarısını içer.

Karslı :

- “Tamam! Şimdi de sen say ben içeyim.” der.

Kaşığı alır. Erzurumlu ise saymaya başlar :

- “Horum, Horum, Horasan; (Aşağı Horum, Yukarı Horum). Saclığ ile Pirhasan.
Ağaver, Vağaver; Ağa gaşığı bana ver.”

Karslı çoban daha ikinci kaşık ayranı içmeden elinden kaşığı alır.

ALTIMA İŞİREM

Gullebi Turan'la, Tilki Mevlüt çok içmişler. Sarhoş olmuşlar. Bir duvarın dibine ikiside def'i hac-et etmek için yaslanmışlar. Turan, Tilki Mevlüd'e demişki:

—“Ola Mevlüt elimde bişe görirmisen,”

Mevlüt;

—“Yooooğ bişey oğlum.”

Turan :

—“Eleyse yandım oğlum, altıma işirem!”

ANAM SENDEMİ BMC ŞOFÖRÜSEN

Tortum'lunun biri kara şanzımanlı tabir edilen eski model bir BMC kamyon şoförüdür. Kamyonun bu nedenle direksiyonu ağır döndüğünden, her akşam eve yorgun argın döner ve yemeği yer hemen uyuklamaya başlar. Akşama kadar yolunu gözleyen eşi, bu sebeple her gün hayal kırıklığına uğrar. Bir gün ahıra ineğe yem vermeye gider, bakar ki inek yayılmış yatmaktadır. Bunu gören Tortumlu şoförün karısı ineğe şöyle der.

-“Vış anam yoğsam sendemi BMC şoförüsen.

BİZ ORUÇ TUTMİRİĞ, TUTTURİRIĞ

Bir ramazan günü Erzurumlu olmayan üniversite öğrencilerinden biri, arkadaşları olan bir grubun üniversitede oruç kontrolü yaptığını ve oruç tutmayanlarla dalaştıklarını görür. Dinine bağlı olan genç kendi kendine:

-“Bunlar dinine bağlı ben bunlarla arkadaşlık yapmaya devam edeyim.” diye düşünür.

Ertesi gün bu grubun kaldığı eve gider birde ne görsün, sofraya kurulmuş afiyetle yemeklerini yemektedirler. Ramazan günü olması hesabıyla bunlara sorar:

-"Siz herkese oruç tutması için baskı yaptığınız halde niye oruç tutmuyorsunuz."

İçlerinden biri cevap verir:

-"Oğlum biz oruç tutmirığ, tutturirığ!"

KADIN LAFIYLA

Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler. Kapılar kapanmış ve hostes:

-"Sayın yolcular! Lütfen kemerlerinizi bağlayınız.” demiş.

Kimse bağlamamış. Hostes \"durumu\" pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış:

— “Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da havalanah.” diye anons etmiş.

Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin şaşkınlığını gören ve kendiside Erzurumlu olan pilot şöyle demiş:

— “Erzurumlu, ganayahli (kadın) lafiyla iş yapmaz.”

BU OROSBİ ANAN DEĞİL

Gullebi Turan, bir gün hastanenin önünden geçerken bir arkadaşına rastlar. Arkadaşı, annesinin hastanede yattığını, onu ziyarete gittiğini belirtir. Gullebi Turan da anneyi tanıdığından 'Geçmiş olsun' demek için arkadaşı ile birlikte servise çıkarlar. Ağır hasta olan kadının yanına yaklaşan Gullebi Turan:

-‘‘Eze geçmiş olsun. Beni tanıdın mi?’’

Diye sorar ve aralarında karşılıklı şu konuşma geçer:

- “Yoh oğul, gusura bakma taniyamadım.”

- “Eze nasıl tanımazsan? Ben Turan, Gullebi Turan.”

- “Yoh oğul çıharamadım.”

- “Eze bizim ev, sizin sohağın arhasında. Ben iki sene önce sizin odunlari gırmıştım. Sen de bene çay demledin, börek yedirdin.”

Hasta kadıncağız yine:

-‘‘Yoh oğul yoh taniyamadım’’ diyince;

Gullebi Turan hemen arkadaşına döner ve şöyle der:

-‘‘Gah ula, gah gidah. Bu orusbi senin anan değil. Beni tanımadı.’’

ARAP ŞEKO EZAN OKURSA

Gez Camisi imamı Lütfi Hoca, müezzini gelmediği için Arap Şeko'dan yardım ister. Ancak Şeko, arkadaşları ile taş (okey) oynamak için sözleşmiştir. Bu nedenle Şeko, Hoca ile pazarlık yapar:

-‘‘Hocam, tamam gelırem, ezan okuram ama namazı gılamam, vaktım yok. İsdirsen gelim, yoh isdemirsen gelmiyim’’ diyince;

Kahvediler katıla, katıla gülmeye başlarlar. Rahmetli Lütfi Hoca dayanamaz:

-‘‘Ula Şevket, eşk olsun. Şimdiye kadar çok şey gördüm ama namazın pazarlığına ilk defa şahit oldum.’’ der.

İKİ POHLİ YUMURTA

Erzurum Valisi Erzurum'un köylerini ziyarete gidiyor. Bir köyde kendisine bolca yumurta kayganası ikram ediliyor. Vali çok memnun oluyor ve nezaket icabı şöyle diyor:

-“Muhtar ne zahmet etmişsin, bu kayganaya gerek yoktu, ayran yeterdi.”

Muhtar:

-“Ne zehmeti vali beg, içine tükürim, iki pohli yumurta, ne gıymeti var, afiyet olsun!”

ANA TEZ GEHVALTIMİ HAZIRLA

Ramazandır, Erzurumlu genç sabah saatin 7 sinde kalkar ve hemen annesini uyandırır.

-“Ana tez gehvalti hazırla!” der.

Annesi meraklanır. Tabi oğlunu kahvaltı için niye bu kadar acele ettiğini sorar.

-“Heyirdir oğul ne oldi?” der.

Genç Dadaş hemen cevabı yapıştırır :

-“ İstasyona gideceyih, şimdik gars treni gelir. Ordaki oruç tutmayanları dögeceyıh.”

-“Ama oğlum bah sende oruç tutmirsan! Günah değilmi?”

-“Ana, ana ben oruç dutmiram, dutduriram!”

ANBELE YAPİRSİZ KİMSE GELMEK İSDEMİR

Erzurumlu hakkın rahmetine kavuşur, Öbür dünyada bakar ki iki büyük kapı var ve meftalar birinin önünde kuyruk olmuşlar. Belli ki cennet kapısı. Bir kapı daha var önü bomboş. Dadaş kuyruk da beklemek istemez ve önünde hiç kimsenin beklemediği kapıdan dalar içeri. Orası cehennemdir.

Tabi içeri girer girmez zebaniler Erzurumluya dalarlar ve bir güzel benzetirler. Dadaş kendine geldiğinde söylenir:

-“Anbbeele yapirsizz , ondan kimse gelmiir buraya!”

KABİR DE BİR TORTUMLU

Tortum luyu mezara koymuşlar, sorgu melekleri biraz sıkıştırınca tepesi atmış, başlamaış avaz, avaz bağırmaya:

-"Aha imanum! Ola hep anbele ettiğuzdan değil mi, kimse gelmek istemir!"

DALIZA GUDİK DIRMANİR

Omuzları tilki kürklü bir hınımefendi Cumhuriyet caddesinde yürürken bir Dadaş
yanına sokularak :

-“ Baci ,baci dalıza gudik dırmanir.” der.

Hanım kızgın, kızgın:

-“Git işine kardeşim, ne dalı ne gudigi?” diye dadaşı tersler.

Dadaş cevap verir :

- “E! Benene kıtlarsa seni kıtlar!”

GAYNIMGİLE GİDİREM

Trafik lambaları şehre yeni konulmuş.Trafik polisi kırmızı ışıkta geçen Teyzeye
çıkışıyor:

- " Teyze teyze dur nereye gidiyorsun "

Teyze çok kızgın cevap veriyor :

-" Erimden izin almışam gaynımgile gidirem vıyh hele dur sene ne?"

TEYONUN DUASI

"Allah bizim garıyı melek ede, iki çift ganat vere uça, uca, uça cennete gide, gide de bir daha geriye gelmiye!"

SAHNEYE AYAKKABI!

Yine Erzurum’a bir tiyatro grubu gelmiş. İslami oyun oynuyorlar. Neyse oyunun bir yerinde rol icabı İsrail askeri kılığına girmiş oyuncular, Filistin genci rolündeki gencin kolunu kırıyorlar. Oyunun başından beri gaza gelen hacı amcalardan biri tam o sahnede daha fazla dayanamayıp :

-"Tekbiiiir Allahu ekbeeer " diye;

Bağırarak fırlıyor ve ayakkabısını çıkarıp İsrail askerlerinden birine fırlatıyor. Asker rolündeki oyuncunun suratı kan içinde kalıyor. Oyun iptal ediliyor ama işin komiği ayakkabıyı fırlatan hacı amcaya anlatamıyorlar bunun bir oyun olduğunu. O hala:

- "Munafıklar! Bırakmadınız diğerlerini de devireyim" diyor.

FALAKAYA YATIRIRIM SENİ!

Yıllar önce bir tiyatro grubu Erzurum’a turneye geliyor. İlk gece şehrin protokolü ön safta. Tiyatro sanatçısı Ülkü Tamer oyunda kızın babası rolünü oynuyor, kızını istiyorlar, vermiyor. Çocuk aşk acısından ölüyor falan filan.

Halk acaip etkileniyor oyundan, çoğu hüngür, hüngür ağlıyor. Oyun bitiyor iki polis geliyor kulise:

-“Komiserim sizi istiyor” diye.

Ülkü Tamer de, “Çok etkilendi tebrik edecek herhalde” diye kalkıp gidiyor. Karakola bir giriyor, ortalık buz gibi. Komiser bizimkini görünce sinirle ayağa kalkıyor:

-"Lan sen ne şerefsiz adamsın. Vermedin kızı, bak ne oldu gül gibi oğlan öldü gitti."

Ülkü Tamer:

- "Ama efendim, gak guk" diye açıklayacak oluyor.

Komiser:

-"Sus” diyor, “Yarın akşam da gelip izleyecem eğer yine kızını vermezsen hepinizi karakola alıp falakaya yatıracağım."

Ertesi gün Ülkü Tamer oyunun sonunu değiştiriyor. Kızını veriyor oğlana, oyun rezalet oluyor ama komiser en ön safta mutluluk gözyaşları döküyor!

Canım Çıha Erzurum

Öğretmeni Antalya'da bir okulda orta okul son sınıfta okuyan Erzurumlu bir öğrenciyi kaldırır tahtaya ve sorar:

-Yavrum Erzurum'un bitki örtüsünü anlat bize.

Öğrenci başlar:

-"Canım çıha Erzurum, dokkuz ay gış, iki ay yağmur, bir ay da yazi görir görmir bidaha gışa dönir, bizimde her yanımız donir. Bu durumda bitki ne arir"

13 Ocak 2010 Çarşamba

Niye ola Fatiha Gidirde

Gullebi Turan sinirlidir ve küfretmeye başlar. Arkadaşı sorar:

-“Vula ahan niye küfüredirsen?”

-Niye küfretmiyim gardaş! Adam bene borcuni vermeden öldi getti.

-“Ettığın
küfürler ulaşmazki! Adam ölmüş getmiş daha! O kadar küfür et dur ki.”

İyice kizar Gullebi:

-“Vula oğul niye? Fatiha oğiyanda gidirde?”

Yeni Gemiklerim İssindi

Günahı sevabından çok olan bir Erzurumlu cehenneme gider. Bunu ateşe atıp üstüne kapıyı kapatırlar. Ateşte yanan herkes bağırır­ken Erzurumlunun sesi duyulmaz. Bunu merak eden zebaniler durumuna bakmak için cehennemin kapısını açınca Erzurumlu bağırır:

-"Ola gardaş avu kapiyi kapatın daha! Yeni gemiklerim ısınmiya başladi."

Ne Fenikirsen

Erzurumlunun biri, İstanbul’da boğaz köprüsünde giderken yolun ortasında arabası arızalanmış. Trafik adeta alt üst olmuş. Arkasındaki aracın sahibi sinirlerine hakim olamamış. Kapıyı açıp ağzına geleni söylemiş. Yaklaşık 10 dakika bağırmış. Erzurumlu arabasından dışarı çıkarak arkasındaki şoföre:

-"Niye fenikrisen*" demiş.

Diğer araç sahibi:

-"Ayıp oldu o kadar söylendik, adam turist çıktı." Diye düşünmüş.

*Fenikmek:(Telaşlanmak, Acele etmek)

Erzurum'da Yaz

Bir dervişe:

-“Nerden geliyorsun?” demişler.

-”Kar rahmetinden geliyorum” demiş.

-“O ne diyardır?” demişler.

-“Soğuktan ere zulum olan olan Erzurum’dur” demiş.

-“Orada yaz olduğuna rast geldin mi?” demişler.

-“Vallahi 11 ay 29 gün kaldım, halk hep yaz gelecek dedi ama ben görmedim!” demiş.

İCATTA İCAT

Radyonun Erzurum'a ilk geldiği yıllarda, köyün birinde, muhtarlıktaki radyoya büyük hoparlörlerden birini bağlayıp dışarıda duvara asmışlardı. Oradan geçen köylü çalan müziği dinlemiş, dinlemiş hayretle şöyle demiş :

- İcatta icat gardaş,bedira da gonişir!

(Kovaya bedira derler, büyük hoparlörü kovaya benzetip,kovanın konuştuğunu sanmış)

NEDECAHSAN CÜLÜ

Erzurumlu genç kız arkadaşıyla gezerken çiçekcinin önünden geçerler kız:

- “Aşkım ne kadar güzel güller kırmızı, kırmızı lütfen bana bir gül alırmısın? “ der.

Genç Dadaş ise:

-“ Nedacahsan cülü bi kilo elma alimda yiyah” der.

SAAT GIRH

Çarşıda Erzurumlu bir kadın önden ağır yük altında giden hamala bağırmış:


-"Hammal emi, hammal emi saat gaç?"


Hamalın canı burnunda:


-"Saat gırkh!"


-"Torpakh başşan! Heç kırkh saat da ola!"

OKUDUKCA GUDURİR

Hasankaleli Fevzi Emi, oturmuş arkadaşlarıyla cinler periler üzerine sohbet ederlerken, dinleyenlerden biri muziplik amacıyla, gidip bir çarşafa bürünmüş; elini, kolunu sallaya sallaya ortaya çıkmış. Fevzi Emi, hayaleti görünce Mehmet'e seslenmiş:

-"Ula Mehmet oku!"

Mehmet, bildiği bütün duaları okumuş, nafile hayalet daha da hızlanarak üzerlerine gelmiş.
Fevzi Emi bağırmış:

-"Ula Mehmet ohuma, dur! Bu ohudukça gudurir!"

ALLAH DA SENİ PAYHLAYA

Dürdane Hanım saf bir kadın, etliye sütlüye karışmaz, ama lafın nereye gideceğini de bilmezmiş. Bir gün, hamamda kendisini yıkayan gelinine teşekkür etmiş:

-"Kızım sen beni payhladın, Allah da seni payhlasın!"

(Payhlanmak temizlenmek anlamı taşır ancak “Allah seni payhlasın” ise beddua yerine geçer “Allah senin canını alsın” anlamına gelir.

ALLAHIM BAYRAMDA AYAZDA GOYDUN

Erzurumlunun biri arife günü kendisine yeni bir çakşır, şalvar almış, akşam hanıma rica etmiş:

-"Hanım, bu çakşır uzun, bi garış kes de sabahtan geyim!"

-"Ben uşahların üstüni hazirliram, ele gey!"

Baldıza gitmiş, o da bir bahane bulmuş, kızına gitmiş o da atlatmış. Akşam yatmışlar, kadının içine dert olmuş:

-"Ben herifi gırdım, yarın bayram, gağim da herifin paçasını içeri alim."demiş.

Baldızın da, kızının da uykuları tutmamış, baldız eniştemi kırdım diye, kızı da babamı kırdım diye kalkmışlar çakşırın paçalarını hepsi ayrı, ayrı ve birbirinden habersiz birer karış kesip kısaltmışlar. Sabah olmuş Erzurumlu kalkmış, çakşırı ayağına geçirmiş, bakmış ki dizlerine kadar kısalmış, açmış ellerini:

-"Hey Allahım! Ben bunlara herslenim de, sene ne diyim? Bayram günü ayazda goydun beni!"

GAMÇİ

Erzurumlunun biri camiye gider, acele, acele kaza namazını kılar, çıkarken imam başına dikilir, elinde kamçı vardır:

-"Bu ne biçim namaz gılmağ? Hele bir töreli gıl bağim!"

Adam namazı baştan kılar, imam gelir sorar:

-"Şimdi söyle bağim, evvelki namazın mı oldi, yoğsa bu namazın mi?"

-"Demin kıldığım namaz!"

-"Niye?"

-"Çünkü bu namaz kamçı rızası içindi, öbürü Allah rızası için!"

HER TARAF TEKNE

Adamın biri Erzurum`dan köye giderken bir şişe rakı alır köye gider. Köyde yaşlı anası sorar:

-"Ola oğul bu nedir?"

-“Ana bu romatizma ilacıdır, sakın elleme.” der.

Aradan bir zaman geçer anasının ayakları ağrımaya başlar aklına gelir, oğlunun şehirden getirdiği ilaca bakar ve alır rakıyı, bir yudum, iki yudum derken bayağı içer. Tandır başına gider eleği alır başlar un elemeye; o sırada oğlu gelir bakarki anası unu yerlere rastgele elemektedir.

-“Ana neydirsen? Unu dışarıya elirsen önündeki tekneye elesene!”

-“Ola oğul anan için bögün her taraf teyne.”

BENNAM

Erzurum’un en yüksek dağları hangisidir, yazılı sorusuna bir öğrenci

“bennam dağları“ cevabını yazmıştı. Öğretmen sınıfta çocuğu kaldırıp sordu :

- “Oğlum nereden çıkardın Bennam dağlarını?”

Erzurumlu olmayan öğrenci mahcup bir edayla :

- “Öğretmenim, soruyu bilmeyince yanımdakine sordum “BENNAM“ diye cevap verdi.”

AĞZIN İÇİNDE

Küçük evinin bir odasında torunuyla oturan yaşlı kadın, evin diğer müştemilatını kiraya verecekti. Bakmaya gelenlere evini şöyle meth ediyordu:

- “Bağ ayağlaran anburasi bir sofa, anburada iki ufağ oda var. Anburada da ayağyoli. Ayağlaran, bağ hepsi ağzın içinde.”

12 Ocak 2010 Salı

MUMCU

Erzurum'da bir kadınlar toplantısına davetli olan yabancı bir bayan, genç ve güzel bir kadına sormuş:

- “Cici kızım sen kimlerdensin?”

- “Vallah çimlerden olduğumi bülmirem. Yuhari Mumcunun gızi, Aşşaği Mumcunun geliniyem.”

BAKMAK

Dilbilgisi dersinde Karadenizli öğretmen, Erzurumlu öğrencisini sözlüye kaldırıp sormuş :

-“Pakmak fiilinin çekiminu yap pakalum.”

Erzurumlu öğrenci:

-“Bahiram, bahirsan, bahir.“

Öğretmen öğrencisinin bu cevabı karşısında:

-“Uy tilunu eşekarisu soksun daa. Oyle mi tiyılır? Onun aslu pöyledur :”

-“Pakayrum, pakaysun, pakayi.”

ÇAY İSDİREM

Rahmetli Kunduracı Yunus Usta, bir yorgunluk çayı içmek için dükkanının bitişiğindeki İki Kapılı kahveye gitmişti. Oturur oturmaz garson önüne yarım bardak çayı koyunca Yunus Usta sinirlenerek garsonu çağırdı.

- “Oğlum hele bah!”

- “Buyur Beybaba?”

- “Oğlum bu nasıl çay?”

- “Beybaba yeni demledim.”

- “Oni demirem. Bah burada tiryakinin ögüne bele yarım bardah çay goydun mi ona söymüş kimi olursan, annadın mi!”

- “Beybaba dudak payı istemez misin?”

- “Ben pay isdemirem, çay isdirem çay!”

KALIP GİBİ TEZEKLER

Erzurum'u gezen Temel kenar semtlerdeki tezek kalıplarını gösterip sormuş :

-"Punlar nedir?"

-Bunlara tezek derler,hayvan poğudur, kışın yaharıh!

-Yaa! Demek sizin hayvanlar boyle kalıp kibi dort köşe yapiylar?"

Payton Neçi

Gürcükapıda faytonculuk yapan faytoncu Dadaş’a çok kibar bir beyefendi yaklaştı:

-“Beyefendi binebilirmiyim?”

Tabi beğ diyen faytoncu kendi kendine mırıldanmaya başlar:

- “Olaaa ne adamlar var! Hem parasini verir, hem binebilirmiyem diye sorir. Parasini verdığtan sora teyyareye bile binersen ! Payton neçi ?

Gardaş İt Gırhiram

Erzurum' da bir berber müşterisini traş ederken, bir tanıdığı dışarıdan hal hatır sorar:

-"Yusuf emi neeeeeeydirsen ?

-"Neydim dadaş, ahan ahşama gadar it gırhiram!"

( İt gırhmak'ın anla mı işsizlikten sinek avlamaktır.)

Ana Tez Gehvelti Hazirla

Erzurumlu genç sabah saatin 7 sinde kalkar ve hemen annesini uyandırır.

-"Ana tez gahvalti hazırla!" der.

Annesi meraklanır. Tabi oğlunu kahvaltı için niye bu kadar acele ettiğini sorar.

-"Heyirdir oğul ne oldi?" der,

Genç Dadaş hemen cevabı yapıştırır :

-"İstasyona gideceyığ, şimdik gars treni gelir. Oradaki oruç tutmayanlari dögeceyığ." der.