DÜŞEN KAVUK

Hoca'nın komşusu;

-"Ya hocam, dün akşam sizin evden bir gümbürtü geldi, hayırola?"

Hoca;

-"Hiç!  Sadece hanımla biraz tartıştık, kavuğum merdivenlerden yuvarlandı," demiş. 

Komşu:

-"Hocam, hiç kavuktan bu kadar ses çıkar mı?" diye sormuş.

Hoca:

-"Ya anlasana içinde ben de vardım!" demiş

KAHKAHA

                                       

-"Her bir kahkaha bir tane pirzola demektir."

Der kahkaha ile gülen Dursun...Temal atılır:

-"Desene Dursun sen teminden beri koca bir sığır yedun!"

UYURGEZER

Adamın biri otele gelir;

-"Bír gece kalmak istiyorum. Fakat oda istemiyorum."

Resepsiyon görevlisi hayretle sorar.

-"Oda istemiyor musunuz?"

-"Hayır ben uyur gezerim. Uzun bir koridorunuz varsa, mesele yoktur. Sabaha kadar dolaşır dururum."

SİYASETÇİ

Eski bir siyasetçinin oğlu;

-"Ya Rab! Annemi bağışla !" diye hep dua edermiş.

-"Babana da dua etsene" demişler.

-"Babam uzun seneler siyaset  yaptı. Kendini kurtarmak için bir hilesi vardır. Lakin annem çok zavallı bir kadındı." demiş.

SİYASETÇİLER VE GÜVERCİNLER

İki emekli parkta güvercinlere yem atıyorlardı,  biri diğerine;

-"Şu güvercinlere ne zaman yem atsam siyasetçileri hatırlıyorum.'' dedi.

Diğeri;

-" Neden? diye sordu.

-"Yerde dolaşırlarken elimizden yiyorlar, havalanınca kafamıza sıçıyorlar." cevabı geldi.

KARŞILAMAYA GELMİŞ

Günün birinde Hoca eşeğine biner ve komşu köydeki bir ahbabını ziyarete gider. Orada epeyce bir hâl hatır ettikten sonra izin ister ve tekrar evinin yolunu tutar. Yolu üzerinde karşılaştığı sözde muzibin biri; 

-“Aman Hocam, iki kardeş nereden gelip nereye gidiyorsunuz?” der. 

Hoca kendinin eşek yerine konulduğunu anlayınca hemen cevabını verir:

- “Aman efendim, bunu bilmeyecek ne var, ağabeyimizin geldiğini duyduk, biz de onu karşılamaya geldik.”

ERKEN ÇALMIŞ

 

Sınıfın yaramazı, yine sınıfa zil çaldıktan sonra girmişti. Bu durum, öğretmenin canına tak etmiş.

-"Yine geç kaldın! Öf ! Bıktım bu halinden." demiş.

-"Ben geç kalmadım ki, öğretmenim. Zil ben gelmeden önce çalmış." diye cevaplamış çocuk.

CENNET İLE CEHENNEM DOLANA KADAR

Adamın biri Nasreddin Hoca’yla sokakta karşılaşır. 

-“Hoca Efendi, sen görmüş geçirmiş ve okumuş bir adamsın, bilirsin. İnsanlar ne zamana kadar ölecekler?” diye sorar. 

Hoca, şöyle bir sakalını sıvazladıktan sonra; 

-“Be adam, bunu bilemeyecek ne var? Cennet ile cehennem dolana kadar.” deyiverir.

ÖKÜZ

Günün birinde ciritçiler cirit oynamak için Hoca’yı meydana davet ederler. Hoca da at yerine bir öküze biner ve meydana varır. Hoca’nın bu hâlini gören herkes bir taraftan güler, bir taraftan da;

-“Hocam, hiç öküz koşar mı, niye ata binmedin?” deyince

Hoca;

-“Dostlar, niçin gülersiniz, ben bunun buzağı iken koştuğunu gördüm, onun için bununla geldim.” der.

HAKSIZLIK

Öğretmen, ders anlatırken konuşan iki öğrencisine kızar ve ellişer kez adlarını yazmalarını söyler. Öğrencilerden biri bu karara itiraz eder:

-"Öğretmenim, bu haksızlık olur."

-"Neden haksızlık olurmuş?"

-"Onun adı Ata, benimki ise Alparslan"

HARFİN ADI

Birinci sınıf öğretmeni öğrencilerden birine sordu:

-"Bu harfin adı ne?"

Üzülerek karşılık verdi çocuk:

-"Harfi tanıyorum ama, adı bir türlü aklıma gelmiyor."

BİR GRAM BAL İÇİN BİR KAÇ KİLO ODUN

 

Bir dostu Nasreddin Hoca’ya birkaç kilo keçi boynuzunu hediye getirir ve;

-“Hocam, çam sakızı çoban armağanı, bizim oralarda olanlardan sana hediye getirdim.” der.

Hoca, keçi boynuzlarını ve dişlerini şöyle bir kontrol ettikten sonra;

-“Sağ ol komşu, bir gram bal için bir birkaç kilo odun yiyemem.” der.

GÖNLÜ RAZI OLMAMIŞ

 

Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; evinin aylık ihtiyacı kadar erzak alıp, kocaman bir çuvala yerleştirmiş ve çuvalı da sırtına alarak eşeğine binmiş. Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler seslenmiş.

– “Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?”

Hoca;

– “Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı olmadı, demiş.

KÖRLÜĞÜDE DENEMİŞ

 

Adam, köşebaşındaki kadın dilenciye para verirken probleminin ne olduğunu sordu.

Kadın yürüyemediğini söyleyince.

-“Yürüyemediğine şükret, ya kör olsaydın?” diye teselli etmek istedi.

-“Oo! Körlüğü de denedim,iş yok! Yüzlük diye ellilikleri yutturuyolar.” demiş kadın.

YAHUDİCE

Bir gün Haim ile Haşim fırına giderler. Haşim kaşla göz arasında üç dilim böreği yürütüp cebine atar.

Yahudiye dönüp:

-"Ne kadar becerikliyim gördün mü? Fırıncı hiçbir şey farketmedi."

Yahudi Haşim'e gülümser :

-"Sana aynı sonucu almanın yahudice yolunu göstereyim" der.

Fırıncıya döner;

- “Bana bir börek ver, sana bir sihirbazlık numarası yapayım, merak etme böreğini geri alacaksın” der. Fırıncı kabul eder ve ona bir dilim börek verir. Yahudi onu oracıkta mideye indirir ve bir tane daha ister. Fırıncı ikinciyi, daha sonra üçüncüyü uzatır. Yahudi onları da afiyetle yutar.

Fırıncı sihir numarasının nasıl olduğunu merak eder ve

- "Peki benim böreklere ne oldu?" diye sorunca

Haim cevap verir:

-"Haşim'in arka cebine bak..."